Dünya Kupası tarihinin en komik anlarından. Herkes Brezilya’nın frikiğini beklerken, barajdan fırlayan futbolcu topa var gücüyle vuruyor. Yıllardır bu anla dalga geçilse de aslında arkasında oldukça trajik bir öykü barındırıyor.
Afrika takımlarının şampiyona serüveni 1934’te başlamıştı. 1928 Olimpiyat Oyunları’nda milli takımımıza fark atan Mısır kıtanın ilk temsilcisi olmuş, tam kırk yıl sonra da ilk siyah takım turnuvaya katılmıştı: Zaire.
1960’ta Belçika’nın boyunduruğundan kurtulup bağımsızlığını ilan eden bugünün Kongo Cumhuriyeti, vakt-i zamanın Zairesi, 1962’de FIFA’ya, ertesi yıl da Afrika Futbol Konfederasyonu’na üye olmuştu. Bugünün Zambiyası, o günün Kuzey Rodezyası ile oynanan ilk resmî maçla da bir öykü başlamıştı, tabii öncesini saymazsak…
Gana’yı devirerek 1968’de Afrika Uluslar Kupası’na ulaştığında, Kongo Kinshasa adını taşıyan ülke, 1971’de Zaire adını almıştı. Altın yıllarını taşıyan takımda Ndaye Mulamba fileleri havalandırıyor, başarılar birbirini kovalıyordu. 1974’te bu sefer Mısır’da kıtanın en büyüğü olmayı başaran Zaire’de Ndaye dokuz gole ulaşıyor ve Afrika Uluslar Kupası tarihinin bugün bile kırılamayan rekoruna imza atıyordu. Devlet başkanı Mobutu Sese Seko’nun uçağıyla ülkeye döndüklerinde krallar gibi karşılanan futbolcular, 1974 Dünya Kupası için Almanya’nın yolunu tutacaktı.
Şampiyonaya katılan ilk siyahi ülke olmayı garantilediklerinde, coşmuştu baba gibi gördükleri Mobutu. Bütün oyunculara birer ev, birer de araba hediye eden devlet başkanı, Almanya’da ses getirmek istiyordu. İlk maçlarında İskoçya karşısında başarılı olamamıştı Zaireliler. Hayal edilen puan kazanılamamış, filelerden de iki top çıkarılmıştı.
İşte ne olduysa bu arada oldu. Yugoslavya maçına hazırlanan takıma vaat edilen ücretlerin ödenmeyeceği söylenince, bardak taşmıştı. Sonraki şampiyonalarda hep duyduğumuz ritüel, adeta Almanya’da başlamıştı. O 45 bin dolar asla ödenmeyecekti…
Futbolcular sahaya çıkmak istemezken, babalarının nasihatini dinlemek zorunda kalmışlardı. Evet biraz da zorla oynayan Zaire, hezimete uğramıştı. Avrupalılar tam dokuz defa fileleri sarsarak, Afrikalı meslektaşlarının hayatlarını tehlikeye atmıştı. Yetmiyormuş gibi takımın gol makinesi kaptanı Mulamba kırmızı kart görmüştü.
9-0’lık sonucun ardından oyuncuların kaldığı otele gazeteci alınmamaya başlamıştı. Duruma bizzat el koyan Mobutu, adamlarını göndererek takımın dikkatini çekmiş, pardon tehdit etmişti. Brezilya ile oynanan son karşılaşmada da fileleri havalandırma becerisini gösteremeyen Zaire, Sambacılardan sadece üç gol yiyerek eve dönmeyi hak etmişti. İşte o meşhur kare de bu maçta yaşanmıştı.
Mwepu Ilunga hakemin frikiğe izin veren düdüğünü duyduğu anda barajdan fırlamıştı. Birçoklarının Afrika futbolunun saflığı ve kural tanımazlığıyla bir tuttuğu karenin kahramanıysa ne yaptığının farkında olduğunu açıklayacaktı. Her ne kadar gördüğü sarı karta şaşırmış görünse de üç golden fazlasını yemeleri halinde Zaire’ye dönemeyecekleri hatırlatılan oyunculardan biri düdükle birlikte fırlamış ve o topa var gücüyle vurmuştu.
O takımın kaptanı deseniz onun öyküsü aslında oldukça trajik.
Yıllar sonra Tunus’ta düzenlenen 1994 Afrika Uluslar Kupası’nda onurlandırılan o takımın kaptanı Mulamba, ülkesine döndüğünde bacağından vurulacaktı. Tunus’tan büyük bir para ödülü kopardığını düşünen askerlerin silahlarından çıkan kurşun neredeyse onun sayısız gole imza attığı bacağını alacaktı.
İlk Kongo Savaşı’nda Başkan Mobutu devrilirken, Ndaye bambaşka bir acıyı tattı. Büyük oğlu öldürülmüştü. Güney Afrika’ya iltica etmekten başka bir şansı kalmamıştı. Oldukça zor koşullarda, Cape Town’da barakalarda yaşamış, alkol batağına saplanmıştı.
Trajik öyküsüne bir de komik paragraf açmalı. Hayattayken anısına saygı duruşu yapılan tek futbolcu da o olsa gerek! Bu saygı duruşu, Burkina Faso’da düzenlenen 1998 Afrika Uluslar Kupası’nda yapılmıştı. Angola’da bir maden kazasında öldüğü haberi kulaktan kulağa yayılmıştı. Oysa ki Ndaye, o sırada alkol şişesinde balık misali takılmaktaydı…
Güney Afrika’daki son şampiyonada adını ziyadesiyle duymuş, filme kolaylıkla çekilebilecek hikâyesini de ağzımız açık okumuştuk…
İşte kara kıtanın Dünya Kupası’nda oynayan ilk siyah takımının asıl öyküsü. Aklın sınırlarını zorluyor değil mi…
Müsaadenizle son olarak çuvaldızı kendime batırayım…
Yalan yok, yıllarca bu serbest atışı izlemiş ve gülmüştüm. Canından endişe eden bir insanın yaptığıyla yıllarca dalga geçmişim ya; ne desem boş. Yaşam karşısında, görülmüş bir sarı kartın manası, birçok futbol öyküsününkinden daha çok.1
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane