Kolombiya’nın son dört kupaya katılmamış olması garip değil mi? Sürekli ses getiren oyuncular yetiştiriyor olabilirler; ancak bir gece kulubünün otoparkında, onun kendi kalesine attığı gol yüzünden çok para kaybeden birinin şoförü tarafından vurulabiliyorsa eğer takımın tecrübeli oyuncularından biri, o ülkede bir sıkıntı olduğu da muhakkak. Kağıt üzerinde umut veren takımların başarılı olamamasının sebebi, belki de bu elim durumla hiç alakalı değildir. Sadece, kötü yönetilen bir futbolları olabilir ya da hep şanssızdılar. Bilemiyorum, henüz bir kartelle münasebetim olmadı. Uzun bir aradan sonra, ağızlarının suyunu akıtan bir kura çektiler; ancak Falcao gibi bir yıldızı da kurban verdiler.
Muhtemel onbirlerinde, üç direğin arasını David Ospina savunuyor. Bu sezonu nasıl geçirdiğini kestirmek zor; ancak Avrupa’nın önemli liglerinden birinde önemli miktarda kilometresi olan bir kaleci olduğu da gerçek. Üstelik, kulubüyle kontratı bitti ve her şeyini sahaya koymak için daha da fazla bahanesi var. Defans hattını, savunmanın başkenti İtalya’dan tertipliyor, Jose Pekerman hoca. Savunma hattı İtalya’dan da, öyle çok da iç açan bir liste değil. Zuniga Napoli’de sorunlu bir sezon geçirdi, Zapata ve Yepes, çok da süre aldıkları sezonlar geçirmiyorlar. Üstelik, hava hakimiyeti şüpheli bir kalecinin önünde, fiziki üstünlüğü olmayan bir defans hattına sahipler.
Orta saha ise, Kolombiya’nın en göze çarpan departmanı. Takım defansının kalitesine omuz verecek bir orta ikiliye sahipler ve özellikle, çok da parlak bir sezon geçirmese de, Guarin’in turnuvanın yıldızlarından biri olmasına sebep açabilecek bir dizilimle oynayabilirler. Pekerman, genellikle 4-4-2’nin birtakım varyasyonlarını kullanıyor ve büyük ihtimalle, kanatlarını Cuadrado ile James Rodriguez’e emanet edecek. Falcao’nun sakatlığından sonra, onun pozisyonunu doldurmaya çabalaması beklenen Bacca, Sevilla’da eli yüzü düzgün bir sezon geçirdi. Bu üçlüye Porto’nun golcüsü Jackson Martinez de eklenince, kadro incelemesini gülen gözlerle noktalıyoruz.
Kadrolarının çok derin olmadığı bir gerçek, savunma departmanları da benim çok içimi açmıyor. Ancak, bir yandan çok ortada geçebilecek, bir yandan da, gruptan çıkamamalarının sürpriz olmayacağı birçok grup dururken, domine etme ihtimalleri sıfır olmayan bir liste var önlerinde. Beraber oynadıkları süre arttıkça, puanlar arttıkça, savunma defektlerini daha kolay kamufle etmeye başlayabilirler. Skor tahminlerimle bitireceğim yazıyı; ancak gruptan çıkamamaları çok büyük bir sürpriz olmaz. Ancak çıktıkları takdirde de turnuvanın en önemli “underdog”larından biri haline gelirler.
Komşuyu hep sevdim; ama en çok da iğrenç bir futbolla, herkesi göt ettikleri sıralarda, ülkemizin değerli spor yazarlarının Yunan futboluna geçirmek için birbirleriyle yarışırken girdikleri halleri gördüğümde sevdim. Defans futbolu oynuyorlar, yüz, belki bin senede olacak bir şeydi, vesaire vesaire, beyaz saçları, siyahlarından fazla olan bir takımla kıta şampiyonu oldu adamlar. Bir kişi de büyük iş demedi. Nerden geçiririz de küçümseriz hesabına düştü. Belki de gelmiş geçmiş en ballı milli takım olabilirler, mesela kıta şampiyonu olurken attıkları sayılı golden herhangi birini atamamış olsalar eleniyorlardı. Eleme gruplarında sürekli trajikomik kuralar çekiyorlar, burada çektikleri kura ortada, yetmedi Falcao sakatlandı. Evet ballılar; ama fena da bir kadroları yok ve yine defansif oynayacaklar, ölü toplarda etkili olacaklar, pek çoğumuzun sinirini bozacaklar. Panathinaikos’ta göz doldursa da kariyeri duraklama dönemindeki Karnezis’in koruyacağı kaleleri sıkıntılı. Defans hattı ise kağıt üzerinde etkileyici. Olympiakos’la başarılı bir sezon geçiren lokal oyuncuların yanında, kariyeri yükselişte Sokratis ve “break out” sezonunu geçiren Torosidis’le grubun en iyi defans hattına sahipler.
Takımın geri kalanı gözlerimi faltaşı gibi açmama sebep olmuyor; ancak hücum kapasitelerinin düşünülenin üstünde olduğunu da not etmek lazım. Tabii ki takımın yaklaşımı, maçların gidişatı ve bunun gibi birtakım başka faktörler, bu kapasitenin ne kadarının sahaya yansıyacağını belirleyecek. Ancak, milli takımda genellikle iyi performans gösteren Gekas, Karagounis, Salpingidis ve Samaras gibi kaşarların yanında, şampiyonlar liginde kıvılcımlar çakan, hem spekülatif, hem de usta işi goller atan Mitroglou, Fulham’la felaket geçen sezon sonunun ardından hıncını çıkarmak için bundan daha iyi bir fırsat bulamaz herhalde. Kağıt üzerinde hoşuma giden savunmalarının, nasıl performans göstereceği kaderlerini belirleyecek; ancak bu gruptan, hem de gollü maçlarla çıkacaklarını düşünüyorum. İsimleri ve geçmiş sonuçlarına istinaden, üst/alt bahislerinde, belli bir önyargıyla değerlendirilmişler. Uyanık olunmasını tavsiye edip, dünyanın öbür ucuna geçiyorum.
Net bir “upset” kokusu alan bir tek ben miyim, bilemiyorum; ama Fildişi Sahili’nden ‘o kadar da olmaz’ dedirtecek sonuçlar bekliyorum. Yaya Toure olağanüstü bir sezon geçirdi; ancak takımın geri kalanlarına bakıyorum ve belki Ağabey Toure dışında, iyi bir sezon geçiren Fildişili göremiyorum. Belçika ya da İsviçre’de oynayan, dolayısıyla da maçlarını seyredemediğim adamları bir kenara koyuyorum, Gervinho iyi başlayıp sonunu getiremedi, Türkiye’de oynayanlardan Rizeli Viera bile zaman zaman kötü, zaman zaman da felaketti. Altın jenerasyonun büyük bir kısmını içeren bu kadro, büyük ihtimalle bir kupa kazanamadan dağılacak ve o oyuncuların göreceği son kupa olacak Brezilya 2014.
Güzel bir grupları var ve iklim şartlarının Afrika kıtası takımlarına uyacağına dair bir konsensus mevcut. Ancak, ideal onbirlerinde üç tane Süper Lig oyuncusu olan bir takıma da olumlu yaklaşamıyorum ne yazık ki. Defansları kağıt üzerinde oldukça sıkıntılı ve Yaya Toure’ye çok bağımlı olacaklar gibi gözüküyor. Bütün sezonu kötü geçiren birtakım isimler, milli takım formalarını giydikleri zaman bambaşka performanslar sergileyebiliyorlar; ancak tabiri caizse, modası geçmiş bir takım Fildişi Sahili. Kadrolarına baktığınızda, Meksika dışındaki Orta Amerika ülkelerini geçiyorum, çok hakim olmadığım Asya ülkelerini de bir kenara bırakıyorum, heyecanlandıracak, izlemek için tahrik edecek bir isim göremediğim tek takım belki de Fildişi Sahili.
Asya ülkeleriyle ilgili kendimi ele verdim zaten. Bu tip “ufak” futbol ülkeleri, benim için dört senede bir varlar. Japon takımında da, çok sayıda lejyoner futbolcu mevcut; ancak muhtemel onbirlerinde gözüken J-League oyuncularıyla ilgili ahkam kesemeyeceğim. Ancak, dört senedir Zaccheroni gibi benim tuttuğum bir hocayla çalışmaları, Uchida ve Nagatomo gibi iki tane sürekli ileriye çıkan kenar bekine sahip, defansının ortası ve kalesi, isimlere ve turnuvanın kalibresine bakınca, pek güven vermeyen; ancak yine hak ettiği önem verilmeyen kapasitede bir hücum hattına sahip Japon takımı. Kumanda savaşlarında bu gruptaki takımlara verilen düşük notları anlıyorum; ancak Dünya Kupası severseniz, maçın adını önemsemeden oturacaksınız televizyon başına ve bu gruptaki maçlardan beklediğinizin çok üstünde haz alacağınızı tahmin ediyorum. Bu tahminin en önemli mihenk taşı da, puansız bitirdiği Konferans Kupası’nda pek çoklarını akıcı ve atak futbolla mest eden Japonya milli futbol takımı.
Önemli ofansif ayaklara sahipler, onlardan da süresi istikrarsız olanlar var; ancak takımları inceledikçe, bu sorunu yaşamayanların birkaç tane olduğunu ve onların da turnuvanın sürdirek favorileri olduklarını fark ediyorsunuz. Japonya çok atıp, çok da yiyecek. Bu grubun nasıl sonuçlanacağını tahmin etmek gerçekten zor. Ben bu tahmini yapmakla yükümlüyüm diye değil, gerçekten çok zor; ancak ben Japonlardan olumlu sonuçlar bekliyorum.
Grubun skor totosu ve puan durumuyla bitireyim:
Kolombiya – Yunanistan: 1-2
Fildişi Sahili – Japonya: 1-2
Kolombiya – Fildişi Sahili: 1-0
Japonya – Yunanistan: 1-1
Japonya – Kolombiya: 2-2
Yunanistan – Fildişi Sahili: 2-1
Yunanistan 7, Japonya da 5 puanla gruptan çıkar. Madem bu kalibrede bir grup ayarlandı, biraz sürpriz olsun.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane