Kış sezonuyla yaz sezonu arasındaki geçiş hep sancılı olur benim için. Zaten yazı hiç sevmem, yavaş yavaş gelişini izliyor olmak bile birinin bana işkence etmesi gibi gelir her daim. Kış sporları bitmiştir, futbolda ligler sona ermektedir, hele yazın da büyük bir turnuva yoksa, tüm insanlığın neşe dolduğu ilkbahar zamanında feci bunalırım. Bu sefer içim daha beter sıkılıyor. Çok dertli bir adam değilim, kafama fazla bir şey takmam. Protest değilim, bağlı kaldığım bir davam yok, en sert şekilde savunduğum şey hümanizm. Hem de Türkiye’de…
Kış sporlarını severim ama hiç kayak yapmadım. Kartopu oynamayı, torbayla yokuştan kaymayı bayağı severim. Bir gün olimpik dal olursa bu ikisi belki sporculuğa geri dönerim. 4 senedir kış sporları anlatıyorum. İlk 2 senede sadece anlatıyordum, 3. sene camiasının içine girdim Erzurum’a gidip, 4. sene Aslı Nemutlu olayı oldu. Anlatayım.
Aslı Nemutlu bir alp disiplini sporcusuydu. Erzurum’daki bir süper dev slalom yarışı için antrenman yaparken dengesini kaybetti, Erzurum Konaklı pistindeki ihmaller sonucunda hayatını kaybetti. 15 ay civarı bir süre geride kaldı, duruşma 4. kez ertelendi, hala suçlu yok, hala davadaki belge eksikleri toplanıyor. Ben bu işlerden hiç anlamam. Vatandaşlık haklarımı (kaçı gerçekten var bilemiyorum) say deseniz sayamayabilirim. Hukuk hiçbir zaman ilgi alanım olmadı. Ergenekon davasını bile yüzeysel takip ettim, sinirlenmeden. Ama bu dava canımı sıkıyor, paylaşayım, sizin de canınız sıkılsın.
Aslı Nemutlu, kayarken dengesini kaybetti ve kar perdesine çarptı. Kar perdesi1 tahtadan bir zımbırtıymış, maksat kara dikilsin, kar piste doğru kaymasın, pisti bozmasın. Aslı Nemutlu bunlara çarptı. Normalde, insan hayatının önemli olduğu ülkelerde, yahut herkesin işini yaptığı ülkelerde, yarış olsun olmasın, alp displini pistlerinde kar perdelerinin önüne güvenlik ağı2 çekilir. Maksat güvenlik ağı acayip bir hızla gelen sporcuyu tutsun, sporcu yavaşlasın, bir yere çarpmasın. Erzurum’daki pistte bu yoktu. Peki Türkiye Kayak Federasyonu başkanı Özer Ayık ne diyor bu konuda?3
Dünyanın her yerinde kar perdesi vardır diyor Özer Ayık. Doğru. Dünyanın her yerinde, hatta gösterdiği fotoğraflarda bile sporcuyu yavaşlatacak ağ da var ama. Bunu bilmeyen, daha doğru bilen, uygulamayan ve sıyrılmaya çalışan bir adam görüyorum ben sadece izlediğimde. Nasılsa kış sporlarıyla ilgili en ufak bir fikri yok koskoca ülkenin, ne versen gider. E öyle kalsaydı açıklamalar madem? Kasım’daki duruşmada Özer Ayık ne demiş peki?
“Bunlara ağ çekecek olursak, 400 kilometre ağ çekmek gerekir. Bu da devlete külfet getirir. Hiçbir sporcunun iki tarafı ağla çekilmiş bir pistte kayacağını düşünemiyorum.”4
Özer Ayık aynı savunmasında “ben o gün Avusturya’daydım, benimle ne ilgisi var olayın anlayamıyorum” gibi bir şey söylemiş. Benim kafa buradan sonra iyice gitti işte.
*
Aslı’nın kazayı yaptığı günün ertesi yarışma varmış. Her yarışmanın elinde telsizli bir başı olur. Herkese emir verir, vesaire… Pist ve yarış koordinatörleri de ayrıymış bunda. Onlar da diyor ki; yarışta olmadı, antrenmanda oldu, benim sorumluluğumda değil. Kabul. Sorumluluk alması gereken kimse sorumluluk almıyor. Hadi denenler de doğru olsun, ihmal de yok, Aslı kamikaze yapmış olsun. Resmi olsa da olmasa da bu bir yarış antrenmanı değil mi? Güvenlik ve sağlık önlemi olmalı yani, değil mi? Aslı’nın annesi Ayşe Nemutlu ne diyor?
“…bırakın burada hava ambulansını, sedyeli kar motoru bile yok. 25 dakika ambulansın gelmesi bekleniyor. çocuğumu kucaklarda taşımışlar.”
Ambulans yok. Acil müdahale ekibi yok. Kaza yapan sporcu 25 dakika yerde yatıyor. Niye, tedbir ve hazırlık yok.
*
Ya aslında bu Aslı her türlü tedbirin olduğu yerde kaza yaptı. Kazanın sonrasında, hemen ertesi gün yarışlar alelacele iptal edildi. O günden sonra yapılan tüm yarışlarda da güvenlik ağı vardı. Kazanın suçlusu yoktu, 15 ay geçti, hiç olmadı. Göz göre göre dalga geçiliyor, sonunda da hiçbir şey olmadan üstü kapanacakmış gibi geliyor bana. “Hak yerini bulacaktır” diyor sanık konumundaki 7 kişi, hiç sanmıyorum. Her şeyin yerli yerinde olduğu bir pistte, tüm önlemler alınmışken, hiç olmaması gereken bir yerdeymiş, tamamen şanssızlık eseri bir kaza geçirip ölmüş Aslı.
Ben profesyonel spor yaptım küçükken, tek yararı düzgün bir vücut, disiplinli bir hayat oldu. Lanet ettim gittiğim her boktan tesise, gördüğüm her boktan yönetemeyiciye. Buna rağmen eğer bir gün çocuğum olursa, 3 yaşında spora başlatacağım dedim. Ne olursa artık, tenis, hentbol, futbol… Artık emin değilim. Sporun hiçbir türü zararlı değildir, zararlı olan kötü yönetici, kötü antrenördür. Burada bolca var ve galiba hiçbir zaman değişmeyecek.
Dördüncü kez ertelenmiş Aslı’nın davası. Ben haber okuduğumda hatırlayıp sinirleniyorum, annesi ve babası ne yapsın? Zaten normalde spor kültürümüz yok, bu davanın gidişatını gören bir anne-baba ne diye çocuğunu spora yazdırsın?
Yazıyı bir yere bağlayamayacağım. Okuyan herkes, bu yazıyı yaşadığı bir ihmale, sonuçlanamayan davasına, hayatının bir bölümüne bağlayabilir sanırım. Yazı mühim değil, yeter ki dava düzgün bir yere bağlansın…
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane