147 3/4 numaralı perondan kalkan Crucible ekspresine binmenin zamanı geldi bir kez daha snookercılar için. Asaların aşırı ısınacağı on yedi günlük Dünya Şampiyonası maratonu bu cumartesi başlıyor zira. Sizi bilmem ama serinin bu filmini “Ronnie Potter ve Vodka Kadehi” olarak adlandıracağım ben. Ronnie’nin, snookerın bu kadar önüne geçmesini yadırgayanlar olabilir, buna hak veririm. Ancak gelin dürüst olalım, bu iş son on beş yıldır hep Ronnie ile ilgili oldu. Ve bu sene belki de her zamankinden daha fazla Ronnie ile ilgili.
Çok zor bir kuraya rağmen kusursuz oynayıp dördüncü kez dünya şampiyonluğunu yakaladıktan hemen sonra yaptığı konuşmada en az altı aylık bir fasıladan bahsetmişti Ronnie ve dediğini de yaptı. Eylül ayının başında, 3. PTC etabıyla geri dönmeye teşebbüs ettiyse de yaşadığı kişisel problemler devam ediyordu. İlk maçında Simon Bedford gibi isimsiz bir oyuncuya 4-3 kaybettikten sonra bir kez daha kabuğuna çekildi. Burada herkes House MD seviyordu değil mi? Güzel. O zaman, Dünya Şampiyonası ile birlikte geri döneceğini ilan ettiği 26 Şubat’a kadar, azan depresyonu sebebiyle çoğu zaman tüm gün yataktan çıkamamalar mı dersiniz, bir müddet sonra sıkıntıdan gönüllü olarak bir çiftlikte çalışıp domuz ahırlarını temizlemeler mi, homini gırtlak çiğköftesiydi lahmacunuydu yutuzlayarak on kilo almalar mı, Ronnie’nin son bir yılda yaşadığı süreci mükemmel betimlediğini düşündüğüm videoya tıklıyoruz hep beraber.
Tabii 6. sezonu hatırlıyorsunuzdur, House bu Mayfield Akıl Hastanesi’nden nihayetinde pırıl pırıl çıkıyordu. Ronnie de şubat ayında taburcu oldu demek mümkün. Yeniden düzenli spor yapmaya başladı -ki geride kalan iki ayda yedi kilo verdiği söyleniyor, bir süredir beraber olduğu aktris Laila Rouass’a evlenme teklif etti, hem de -sıkı durun- dizlerinin üzerinde ve 55.000 sterlin değerinde tek taş elmas bir yüzükle.
Ve elbette bizi en çok alakadar eden gelişme, 26 Şubat günü yanına Jimmy White’ı da alarak Dünya Şampiyonası’na katılacağını açıkladığı basın toplantısı. Bir de yeni sponsoru vardı artık Ronnie’nin, Oval isimli bir Vodka üreticisi. Bu vodka kadehi muhabbeti de buradan peyda oldu zaten.
“Ronnie bir sezonluk inzivanın ardından gelip Dünya Şampiyonu olabilir mi?” Biliyorum, herkesin kafasındaki soru bu ve bence de gayet meşru bir soru. Bu soruya “lumos” kabilinden cevabı yine Jimmy White vermiş, nakledeyim: “Potansiyel muz kabuğu maçı 19 frame’lik nispeten kısa ve reaksiyon verme şansının az olduğu ilk tur maçı. Bu turu geçerse rakipleri onu en az üç seanslık maçlarda yenmek zorunda ve bu onu kupanın en büyük favorisi yapar.” Tabii Jimmy White bizim Ronnie Potter için bir nevi Sirius Black olduğundan biraz da kalbinden geçeni söylüyor ki ben bu kadar ileri gitmezdim. Ronnie’nin ilk turu geçtiği anda her rakibi “Avada Kadevra” diye bir çırpıda yok edebileceğine katılmakla beraber sezon ortasından beridir söylediğim gibi bu Dünya Şampiyonası’nın en büyük iki favorisi ne olursa olsun Mark Selby ve Neil Robertson. Şayet Ronnie turnuvaya katılmamayı seçseydi bu iki oyuncu bir ve iki numaralı seribaşları olarak finale kadar eşleşmeyecekti ve ben de sizlere çok kolay bir tahmin sunma imkanına sahip olacaktım. Bu sezon diğer iki majör turnuva olan Birleşik Krallık ve Masters’ı kazanmış ve daha önce hiç yakalayamadığı Dünya Şampiyonluğu’na gözlerini dikmiş Dünya 1 numarası Selby ile Masters da dahil dört turnuvada final oynayıp Sheffield öncesi son durak Çin Açık’ı, finalde Selby’yi yenerek kazanan 2010 Dünya Şampiyonu Robertson hem moral hem form hem kapasite olarak diğer bütün oyuncuların çok önünde çünkü an itibariyle. Bir başka deyişle bu Dünya Şampiyonası tamamen Selby ve Robertson odaklı olacaktı. Ama işte Ronnie ne durumda olursa olsun hem karizması hem yeteneğiyle bir anda denklemi değiştiriveriyor. Sağ kolu kırık gelse “Ronnie Şampiyon olamaz” diyemezsiniz. Beş tane deveci armutu gibi asma kilitle vücudunu zincirleyip çelik kasaya kapatsalar “Şampiyon olamaz” diyemezsiniz. Bu adam böyle bir adam ve en başta da söylediğim gibi, kazansın ya da kaybetsin, bu iş o var olduğu sürece hep onunla ilgili olacak.
Bu üçlünün dışında benim iyi şeyler beklediğim ilk isim Ding Junhui. Çin Ejderi de artık Daenerys Targaryen hanfendinin ejderleri gibi iyice palazlanmaya başladı. Gerçi Crucible karnesi gerçekten fecaat; daha önceki altı ziyaretinde sadece bir kez 2. turun ötesine geçebildi ki o yıl, yani 2011’de yarı finalde Judd Trump’a kaybetmişti hatırlarsınız. Neredeyse her türlü zihinsel terbiye sanatının beşiği olan Asya’nın bütününde arasanız Ding kadar mental olarak zayıf bir şahsiyet bulamazsınız belki de. Geçen sene ilk turda 9-6 önde olduğu maçta Ryan Day’a 10-9 kaybettikten sonra, pek yıldızının barışmadığı İngiliz seyircinin tavrını basın toplantısında küfür ederek eleştirirkenki şu hali zaten pek çok şeyi anlatıyordur;
Ben yine de, eğer duygularını kontrol edebilirse müthiş kabiliyetiyle sonuna kadar gidebileceğini düşünüyorum Ding’in ve benim gibi düşünen iki kişi daha var; Steve Davis ve Stephen Hendry. Evet, bu iki devin Crucible favorisi Ding Junhui bu yıl.
Stephen Hendry demişken, üst üste katıldığı 27 şampiyonanın ardından, geçen sezon Stephen Maguire’a kaybettiği maçtan sonra emekliliğini açıklayan efsanenin yokluğu elbette hissedilecek 2013 Snooker Dünya Şampiyonası’nda. Üçüncü ön eleme turunda elenen Steve Davis ve son ön eleme turunda gümleyen Jimmy White da maalesef yoklar. Geçen yıl çeyrek final oynayan Jamie Jones ve Belçika’lı genç üstad Luca Brecel de ön eleme zayiatlarından.
Dört yani maksimum sayıda ön eleme geçerek ana tabloya gelebilen iki oyuncu oldu; Tayland’lı Dechawat Poomjaeng ve İngiliz Sam Baird.
Büyükten küçüğe favorilerim: Selby – Robertson – O’Sullivan – Ding – Maguire – Murphy – Trump – Allen
Tat katacak oyuncular: Stevens – Bingham – Gould – Lisowski
Ha bu arada, biz de muggle değiliz, mudblood’uz, yanlış olmasın.
Papyonlu soru soranlara Expelliarmus yapıp klavyelerini ellerinden düşüreceğimi belirteyim. Herkese keyifli seyirler diliyorum.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane