Geçen sene bu mevsimde kolej basketbolunu selamlarken hepimiz daha cömert davranıyorduk. NBA’in başlangıç tarihi her toplantıda biraz daha ötelenirken, 2011-12 sezonunun çöpe atılma ihtimali bile konuşulmaya başlamıştı. Her gün daha fazla kişi tarafından. Bunlardan bazıları kolej basketbolunu potansiyel bir iştah giderici olarak görmeye başlamıştı bile. Midelerinin kaldırmayacağı kadar düşük bir tempo, ülke coğrafyasına dağılan yeteneklerin yarattığı kısıtlı kalitede kadrolar ve bazen de karşılarına çıkan coaching aşırı dozuyla kolej basketbolu, oyuna dair sevdikleri şeylerden pek azını barındırıyordu aslında. Fakat zengin bir alternatif havuzu yoktu, sezon öncesi değerlendirmeler için Blue Ribbon yıllıklarını sipariş ettiler ve beklemeye koyuldular. Neyse ki kabus kısa sürdü, apar topar başlayan NBA sezonunun yoğunluğunda Blue Ribbon yıllığı tuvalet kitabına dönüştü.
Bu sene tamamen biz bizeyiz. Zaten en başından beri, NCAA üzerindeki o suni ilgiyi kucakladığımız söylenemezdi. Onu kimse bizim sevdiğimiz gibi sevemezdi, birtakım egosantrik adamların üzerine-yuvarlan-ve-yatağa-devril çizgisini aşmayan tek gecelik ilişkilerine özne olduğunu görme ihtimalini rahatsız edici buluyorduk. Bu durumu bu kadar duygusal görüyor ve bu tip analojiler kullanıyor olmamız sorunlu bir psikolojiye işaret ediyordu galiba, ama öyleydi…
Sezon bu gece başlayacak. Maçlardan biri Almanya’daki bir Amerikan üssünde kurulacak bir sahada oynanacak. Geçen sene Veterans Day’de başlatılan Carrier Classic heyecanı ise bu sene üst üste iki maç ile devam ettirilecek. Ülkenin muhtelif yerlerindeki muhtelif donanma gemileri üzerinde tertip edilen birkaç maç daha var. Amerikan halkının başkanlık seçimleri sonrasında bayağı milliyetçiliğe doyacağı bu geceyi kendi adıma görmezden geleceğim, kamuflaj formalar ile yaratılacak militarist ambiyansa sırtımı çevireceğim ve bu yüzden belki konferans içi fikstür başlayana kadar iyi maça hasret kalacağım. Fakat istihdam haberlerini kovalayarak, yeni çocukların komite tarafından ‘temiz’ raporu alıp alamayacağı hakkındaki spekülasyonları okuyarak, konferans arası geçişleri önümüze açtığımız ABD haritası üzerinde takip etmeye çalışarak ve tabii ki Larry Brown’ın kolej basketbolu coğrafyasına getirecekleriyle ilgili ıslak düşler görerek geçen neredeyse yedi ayın sonunda kadınımıza kavuştuğumuz için mutluyuz. Böğürtlen yağımızı alıp, derin doku masajlarıyla birer ‘mükemmel sevgili’ olmalıyız.1 İlk iş sezona dair öngörüler yapmak olacak. Bazıları cesur tahminler, bazıları ‘sen hangi dönem mezunuydun’ dedirtecek kadar yanlı tahminler. Sezon sonunda belki bunların bir tanesi bile tutmayacak ama paniğe mahal yok, çünkü kimsenin umurunda olmayacak.2
SMU’daki çılgın deneyi bir kenara koyacak olursak, yeni sezonun başlığı oluşan yeni coğrafi güç merkezi ile ilgili olmalı. Duke, UNC, NC State ve Wake Forest arasındaki rekabetin sembolü Tobacco Road, bu sene kolej basketbolunun başkenti olma özelliğini koruyamayacak. Zira hala North Carolina civarında top oynayan yetenekli çocuklar bulunsa da, merkezde Kentuckiana’ya doğru bir kayma var. Sezon öncesi koçların katıldığı AP anketinde ilk üç sırayı Indiana, Louisville ve son şampiyon Kentucky alıyor. Bu üç kampüsü birbirinden ayıran Kennedy Köprüsü, bu sene hiç olmadığı kadar popüler olacak.
Kennedy Köprüsü, Kennedy Köprüsü. Orda başladı bitti, şu garibin öyküsü. Başlıyoruz.
1. Big Ten
Bir süredir yükselişte olan Big Ten sonunda parabolün tepe noktasını gördü ve sezona tartışmasız ülkenin en kaliteli konferansı olarak giriyor. Sezon öncesi AP oylamasında Top 5 içinde üç Big Ten takımı (#1 Indiana, #4 Ohio State ve #5 Michigan) bulunuyor, hatta birçokları Draymond Green’i kaybetmiş olsa da Tom Izzo yönetiminde her zaman tehlikeli olduğunu düşündükleri Michigan State’i de dış kulvardan Final Four adayı olarak gösteriyor. Jordan Taylor sonrası döneme farklı bir kimlikle giren Wisconsin, hala çok iyi ön alan oyuncularına sahip ve Jared Berggren önderliğinde imzaları olan savunma sertliğiyle hala bir Top 25 takımı. Eğer geçirdiği iki büyük sakatlıktan sonra komiteden altıncı sene için izin koparan Trevor Mbakwe, bıraktığımız 14-9 dolaylarında gezen uzun olarak dönerse Minnesota tepedeki dörtlünün arasına bile girebilir. Bruce Weber’ın yerini geçtiğimiz sezon Ohio ile adını duyuran ve daha önce Ohio State’teki asistanlık günlerinden konferansı iyi tanıyan genç koç John Groce ile dolduran Illinois, ele avuca sığmayan guardları Brandon Paul de kendini gerçekleyebilirse turnuva biletine bir başka aday. Iowa ve Northwestern da ilk bakışta, Big East’in yarısından daha iyi takımlar gibi duruyor.
Odak noktamızda ise Indiana var. Geçen sezon Sweet Sixteen gören takımın ilk beşi tamamen geri dönüyor. Takımın zayıf noktası olarak gözüken oyun kurucu pozisyonuna ise en yakışıklısından bir freshman getirdiler. Yogi olarak çağrılan bu çocuk ilk beş sürelerini tehdit edebilirse, Cody Zeller’ın engellenemez gelişimi onları kusursuzluğun çok yakınlarına taşıyabilir. Jared Sullinger’ı Boston’a gelin verip,3 skorer William Buford’ı mezun eden Ohio State ise “Kelepçe” lakabını Alper Yılmaz’dan bile fazla hak eden Aaron Craft’in hücumuna birkaç yeni numara eklemesini umuyor. Bugüne kadar Craft-Sullinger ikilisinin gölgesinde kalan Deshaun Thomas, geçen sezon rolünün ona dar geldiğini zaten göstermişti. Silahlarına eklediği dış şut meziyetiyle birlikte artık hücumun merkezinde o var ve bu takımın Büyük Dans’taki yolculuğunun Indiana’dan bile uzun soluklu olabileceğini ciddi ciddi düşünmeme yol açıyor.
John Beilein takdir ettiğim koçlardan biri, ancak çaylaklar çok acayip çıkmazsa Michigan’ın Final Four şansını gelecekten baktığımızda abartılı bulacağımızı sanıyorum. Izzo’nun takımları genelde beklentilerin üzerine çıksa da Iron Mountain Man için bu sene doğru zaman gibi durmuyor. Çünkü Keith Appling’i hiç tutmuyorum ve bu da benim için Branden Dawson’ı takımın en güvenilir ismi kılıyor. Yürekli Travis Trice’ı da unutmayalım ve daha fazlasını İsmail Şenol’un yazmasını bekleyelim. Bana bu personel zenginliğiyle Tom Crean konferansı bırakmaz gibi geliyor. Ohio State’in ulusal şampiyonluk şansını ise yenilenmiş Thomas’ı gördükten sonra konuşalım.
Süper Final Şampiyonluk Grubu: Indiana Hoosiers
Cody Zeller’ı kim tehdit edebilir? Üç yıldızlı bir liseli olarak geldiği kampüste yaptıklarıyla çaylak sezonunda Bob Cousy Ödülü’ne aday gösterilen Trey Burke, bir kez daha herkesi şaşırtmak için pusuda bekliyor. Açıkçası Wolverines’in gerçekten bir Final Four şansı varsa, bence bu Burke’ün Yılın Oyuncusu seçilmesinden geçiyor. Craft’in savunması ve Thomas’ın hücumu ne kadar eşsiz olursa olsun, toplamı Ohio State’i en tepeye çıkarma kudretini gösteremez. Bu ancak Craft’in hücuma, Thomas’ın da savunmaya ciddi katkılar vermesiyle mümkün. Bu durumda da bireysel rakamları Zeller veya Burke’ün rakamları kadar etkileyici gözükmeyebilir. Mbakwe’nin durumu halihazırda çok fazla ‘eğer’ içerirken, okulda beş sene geçirmiş bir kampüs kralı olarak çok garipsemediğimiz bir fotoğrafını gönderdi Sedat Koç.4 Ve bir kez daha düşünmeye başladım…
Zeller bu sene kardeşinin de üzerinde seçilme şansını bir kenara attı. Açıklaması çok sempatikti: “Henüz büyümeye hazır değilim.” Yazın muhtemelen ilk üç sıradan seçilecek. 2.10 boyunda birisinde garip duran bir mobiliteye sahip. Hücumdaki inceci stilinin sizi yanlış beklentilere sürüklemesine izin vermeyin, çünkü Zeller savunmada da büyük bir güç. Sadece konferansın değil, ülkenin en iyi oyuncusu olmak için erken favori. Yogi iyi topçu çıkarsa, Watford-Oladipo gibi yancılarla bu takımı mutlu sona ulaştırabilir.
Onur Listesi: Cody Zeller (Indiana, So.) – 15.6 sayı, 6.6 ribaund, 62.3% şut yüzdesi, 1.2 blok
Ann Arbor’da Burke hızlı hücuma çıktığında nostaljik bir havaya kapılacak. Çoğunlukla sağında Tim Hardaway Jr., solunda ise Glenn Robinson III olacak. Yine de takımı şampiyon yaptıktan sonra çıkıp “Benim babam hepinizi döver” dese kimse itiraz etmez. Babası Big Dog gibi bir kolej efsanesi olması beklenmese de, en önemli iki dış şutörünü kaybeden Beilein için büyük bir rahatlama Robinson III’ün okula kazandırılmış olması. Yukarıda bahsettiğimiz Indiana oyun kurucusu Kevin “Yogi” Ferrell ve Michigan State’in arka alanında belki Appling’i de gölgede bıraktığını göreceğimiz -konferansın liste başı çaylağı- Gary Harris’in üzerinde görmemin sebebi de bu: Geldiği takımda doğrudan bir ihtiyaca yanıt olacak ve yanında çok iyi bir pasör var.
ConfessKU Yılın En Ateşli Çömezi5: Glenn Robinson III (Michigan) – St. John, IN – ESPN100 Sırası: #18
2. SEC
Son şampiyonu çıkaran konferans halen çok az otorite tarafından ligin ikinci büyük güç merkezi olarak algılanıyor. Genelde Big Ten ile aralarına Big 12 ve -belki kaçınılmaz düşüşlerinin getirdiği duygusallık nedeniyle- Big East de sıkıştırılıyor. Missouri’yi de kolluk kuvvetlerine katmaları beni ikna etti.
Kentucky’nin AP oylamasındaki üçüncülüğünü yanıltıcı buluyorum. Yukarıda tanıtımını gördüğünüz ESPN belgeselinde de John Calipari, sık sık okulun kodaman mezunlarını etrafına toplayıp “Bizi bu kadar yukarı koyduklarına inanabiliyor musunuz, bu gençlerin geçen senekiler kadar iyi olacağını düşünmek bile delilik” diyor. Aslında izlediğiniz gibi bunu senaryoya Coach Cal’in dahil ettiğinden emin oluyorsunuz, çok iyi bir aktör sayılmaz. Fakat söylediklerinin yüzde yüz blöf olmadığı aşikar. Anthony Davis herkesin hemfikir olduğu üzere on yılda bir gelecek bir yetenek. Bunun NBA için geçerliliği tartışılır, ancak kolej için kesinlikle böyle ve yakın zamanda bu coğrafyayı bu denli domine edecek bir freshman göremeyeceğimizden eminim. Bununla birlikte bu sene kimse geri dönmüyor. Reklamda söyledikleri gerçek, geri dönenler içinde kayda değer tek isim forvet Kyle Wiltjer ve o da henüz sahaya pek bir şey koyabilmiş değil. Geçen sene Davis önderliğindeki freshman sınıfının gölgelediği bir gerçek şuydu ki, kadroda Terrence Jones, Doron Lamb ve Darius Miller gibi ortama çoktan ısınmış isimler vardı ve Calipari bunun eksikliğini yaşıyor. Oyun kurucu pozisyonuna Derrick Rose-Tyreke Evans-John Wall-Brandon Knight geleneğini sürdürecek bir frosh getiremedi, Marquis Teague gibi yetenekleri nispeten kısıtlı ama kuvvet açısından hiç geri kalmayan bir guard bile bulamadı. Onun yerine tercihini tecrübeden yana kullandı ve NC State’ten transfer ettikleri Ryan Harrow ile yola devam etti. Harrow geçen seneyi redshirt geçirirken takımla idmanlara çıkmıştı ve Cal’in hiç vazgeçmediği hücum sistemi olan dribble-drive motion offense içerisinde -bir tetikleyici olarak- epey bir kilometreyi arkasında bıraktığı düşünülürse ilk günden bir veteran gibi oynayabilir. Nerlens Noel’in selefinden daha iyi bir yardım savunmacısı olduğunu söyleyenler var, ama diğer alanlarda fersah fersah geride olduğunu kendisi de biliyor. Archie Goodwin iyi bir skorer olarak belki Lamb-Miller ikilisinin toplam katkısını karşılamaya çalışacak,6 Alex Poythress ise daha ziyade Michael Kidd-Gilchrist gibi bir yapıştırıcı. Bu yetenekler konferansı kazanacak bir takıma tercüme olabilir, bir Elite Eight başarısı yakalayabilir ama daha fazlası? Calipari’nin anlayışının bir başarı formülü olarak kabul görmesinin mümkün olmadığını savunan kesim için yolun sonu geldi, hatta bazıları Chuck Klosterman gibi kolej basketbolunu takip etmeyi bıraktı. Fakat bugünlerde çıtanın durduğu yerden en çok endişe duyan, bizzat çıtayı oraya koyan adam olabilir.
Sezon sonunda en fazla personel kaybeden takımlardan biri Frank Haith’in takımı Missouri, aynı zamanda Texas A&M ile birlikte bu konferansın yenisi. Fakat Haith’in bir şansı var: Geri dönen oyuncunun Phil Pressey olması. Etrafındakileri olduğundan çok daha iyi gösteren ve içinde bulunduğu sistemle barışık dağıtıcı bir guard. Kolej basketbolu için bir Jason Kidd. Ve fazla geri dönen olmasa da iyi birkaç transfer var. Biri UConn’la şampiyonluk kazandıktan sonra Jim Calhoun’la yıldızı barışmadığı için transferini isteyen7 Alex Oriakhi. Çok iyi bir basketbolcu mu, yoksa bu işten kesinlikle para kazanmaması gereken bir paçavra mı olduğuna karar verirken en çok zorlandığınız oyunculardan Ricardo Ratliffe’in gidişini unutturacaktır. Oriakhi’nin burayı tercih etmesinin ardındaki bir sebep de Pressey ile çocukluk arkadaşı olmaları. Marcus Denmon’ın yerini ne kadar dolduracağını bilemesek de Keion Bell de geri dönen esaslı elemanlardan. Michael Dixon Jr.’ın takımdan aldığı ceza nedeniyle sezona başlamayacak olması endişe verici. Yine de Pressey basketbolcu gibi gösterebileceği birkaç isim daha bulduğunda bu takım Kentucky ile bile aşık edebilir.
Bunların hemen ardından Tennessee geliyor. Önemli mezunlarını Kurt Vonnegut, Dolly Parton, Allan Houston, Peyton Manning, Can Birand diye sıralayabileceğimiz okulun üzerine doğan yeni güneş Jarnell Stokes. Geçen senenin Aralık ayında koleje zamansız bir geçiş yapmıştı acar uzun. Fakat takımla sadece üç antrenmana katılabildikten sonra çıktığı ilk maçta efsanesini başlattı. Rakip Kentucky ve Davis iken, Stokes’un oyunu 9 sayı ve 5 ribaundun vadettiğinden çok daha iyiydi. Takım onun sayesinde sezona 10-6 ile güçlü bir bitiriş yaptı. Patlama sezonunu yaşaması için her şey hazır ve partneri Jeronne Maymon ile birlikte ülkenin en sağlam ön alan tandemlerinden birini oluşturuyorlar. BJ Young da benzer bir çıkış yapmaya namzet ve takımı Arkansas’yı da kendisiyle birlikte yukarılara taşıyabilir. Kaybettiği oyunculara rağmen Alabama’nın da Anthony Grant baştayken ülkenin en iyi defans şemalarından bazılarıyla fark yaratmasını bekleyebilirsiniz. Geçen seneki gibi 29% ile üçlük atmadıkları takdirde… Geçen sezonu Elite Eight ile kapatan Florida’dan bahsetmedik bile. Güçlü bir konferans ama alışıldık şekilde hiç kimsenin tavanı, Calipari’nin gencolarının ulaşabileceği yere yakın bile değil.
Süper Final Şampiyonluk Grubu: Kentucky Wildcats
Kentucky kadrosunun limitlerini ben de sizinle birlikte göreceğim, fakat Noel-Poythress-Goodwin üçlüsünden hangisinin bu ödülü hak edebileceğini henüz kestiremiyorum. Bu da beni Pressey seçimim konusunda iddialı olmaya teşvik ediyor. Eğer Arkansas beklendiği gibi dikkat çekici bir sezon geçirir ve burada üçüncü sırayı tehdit ederse Young da konuşulabilir. Ama en büyük tehlike Stokes sanırım.
Onur Listesi: Phil Pressey (Missouri, Jr.) – 10.3 sayı, 6.4 asist, 3.3 ribaund, 2.1 top çalma
Madem böyle bir kelime seçtik, beni çağıran ateşin adı Poythress. Hakkında çok fazla şey bilmiyorum ve en güçlü yanı patlayıcılık olan Goodwin’in öne çıkması için daha elverişli bir takım gibi gözüküyor bu seneki Kentucky. Adı da daha güzel. Ama MKG’nin oyunu vakur biçimde domine eden o stiline doyamadan kendisini NBA’e yolcu ettim ve özlemini Poythress ile gidermeyi planlıyorum.
ConfessKU Yılın En Ateşli Çömezi: Alex Poythress (Kentucky) – Clarksville, TN – ESPN100 Sırası: #13, ülkenin en iyi üçüncü kısa forveti, Tennessee’de Gatorade Yılın Oyuncusu, McDonald’s All-American, Jordan Brand Classic
3. Big East
Bildiğimiz anlamıyla Big East’in son sezonuna giriyoruz. Son yıllarda dışarıya en çok göç veren konferans, gelecek sezon Syracuse ve Pittsburgh’ün de ACC’ye taşınması sonrasında hiç olmadığı kadar güdük kalacak ve nicel avantajını da kaybedecek. Hatta Notre Dame de sıraya giren okullar arasında. Rick Pitino bu eğilimden söz etmesi istendiğinde “Biz hiçbir yere gitmiyoruz, onu başkalarına sorun” demişti. Yeni bir düşman kazanmaya ihtiyacı varmış gibi, o günden beri Syracuse’un emektar koçu Jim Boeheim ile de basın yoluyla atışmayı sürdürüyor. Pitino’nun bir yandan da Memphis ve Temple gibi okulları Big East’e katmak için lobi faaliyetlerine giriştiği biliniyor. Geçen sezonun erken favorisi ’Cuse bu seneye Dion Waiters, Fab Melo, Scoop Jardine ve Kris Joseph’i kaybetmiş olarak giriyor ve Boeheim fiyakasının bir kez daha bozulmasını kaldıracak durumda değil. Bunu yaparken görmek isteyeceği son isimse şüphesiz Pitino. 34-3’lük sezonu Final Four ile taçlandıramayan ve asistanının karıştığı taciz skandalıyla repütasyonu sarsılan Boeheim’ın elinde hala önemli yetenekler var. Fakat bu takımın tepeye oynaması, büyük oranda sophomore Michael Carter-Williams’ın umulan patlamayı yapıp yapamayacağıyla ilintili. Otuz yıllık rakibi Calhoun emekliliğini açıkladıktan sonra, herkes Boeheim’dan kariyerinin alacakaranlığında son bir başarı bekliyor. Ve bunu kendine has numaralardan biriyle yapmasını…
Syracuse ilk beşinin yüzde seksenini kaybedip de yine konferans şampiyonluğu için hak iddia edebilecek bir program olabilir ve evet, bu takdir gerektirir. Fakat geçen sene Pitino tarafından alt edildiler ve kolej basketbolunun en sinir bozucu kazananıyla hesaplaşmak zorunda kaldılar. Pitino’nun yeni sezona en önemli silahlarını koruyarak giriyor olması iyi bir haber değil. Saha generali Peyton Siva hiçbir yere gitmedi. Artık kararları şüphe yaratan bir lider değil, kazanan bir lider. Final Four’daki Kentucky mağlubiyeti, okul tarihinde ezeli rakibe karşı alınan diğer tüm mağlubiyetlerden ayrılıyor. Kentucky’nin o beş yıldızlı kadrosunun eşsizliğinin herkes farkındaydı ve bu bir hezimet olarak algılanmadı, bilakis sallantılı geçen sezonun konferans turnuvası zaferi ve Final Four başarılarıyla sonlanması tüm kampüste kutlandı. Fakat Pitino ve Siva dikkat etmek zorunda, zira Louisville ‘şerefli ikincilik’ kotasını doldurdu ve bu kez mavi çayırların sahibi olmak dışında hiçbir şey kampüsü mutlu etmeyecek.8 Arka alanın ikinci parçası Russ Smith ise hala güvenilir değil. Pitino röportaj verirken arkasından tavşan kulağı yapan bu acayip adamda bayağı bir yol katedilmiş olsa da her an tozutabilir.9 Tüm bunlar Siva-Smith ikilisinden gelen baskılı perimetre savunmasının, bu takım için vazgeçilmez bir karakterin başlangıcı olduğu gerçeğini gölgelemiyor. Florida State’i üç yıldır oturduğu koltuktan indirip en iyi savunma takımı olan Louisville’de ortayı kapatan Gorgui Dieng konuşulanlara göre yeni hücum silahlarıyla geri dönüyor. Fakat ne olursa olsun, hücumda yine ikincil bir düşünce olacak. Çünkü geçen sezon gelişimini günbegün takip ettiğimiz Chane Behanan da hala kampüste ve hücumu sırtlamaya kaldığı yerden devam etmek için gün sayıyor. Onun alçak post etkinliği, Louisville’in 60 sayıyı hedeflediği o durağan hücum günlerinin tek ilacı. Bu özelliklerini NBA düzeyine taşıması zor olsa da kolej basketbolunun en önemli hücum silahlarından birine dönüşebilir. Wayne Blackshear’in omuz sakatlığını atlatması ise kesinlikle önemli bir kazanım ve onun savunmaya pek takılmayan Kyle Kuric’in yerini alıyor olması bu sefer son virajda takılmamalarını sağlayacak etken olabilir.
Jason Clark, Hollis Thompson ve Henry Sims’i kaybeden Georgetown da bir ikinci sınıf oyuncusundan patlama bekleyen takımlardan. Sezon sonu turnuvasına katılmaları istihdam sürecindeki usulsüzlükleri nedeniyle yasaklanan Connecticut’ın yeni koçu Kevin Ollie’yi ve bıyıklarını izlemek eğlenceli olacak. Pittsburgh yükselmek için Yeni Zelanda’dan getirdikleri Kiwi kuşunun mucizevi bir şekilde uçmasını bekleyecek. Yancy Gates’in yumrukları gitmiş olsa da Sean Kilpatrick ile Cincy hala dikkate değer. Providence, Notre Dame, South Florida ve Marquette de Big East’e o geleneksel derinliğini katabilecek diğer takımlar.
Yine de Louisville her takımın birkaç adım önünde gözüküyor. Hücumda yaşadıkları dönemsel kuraklıkları sineye çekmek için sebeplerimiz var. Karşımızdaki İhsan Bayülken’in tüm basketbol tarihinde en sevdiği takım olabilir, çünkü ütopik ‘rakip guarda top aldırmama’ temennisini senede birkaç kez de olsa yerine getirebiliyorlar.
Süper Final Şampiyonluk Grubu: Louisville Cardinals
Otto Porter radar altında uçmayı seviyor. Georgetown’daki freshman sezonu bu açıdan bir ilk değildi. Lisede AAU basketbolu oynamamıştı, Missouri’de basketbol geleneği olmayan küçük bir kasabadan çıkmıştı ve lisenin sonlarına kadar kimsenin dikkatini çekmemişti. Yıldızları toplamaya geç başladı ama çok çabuk yol katediyordu. Çembere giderken çok rahat, boyuna göre muazzam bir top hakimiyeti var ve seken topları temizlemekte de iyi iş çıkarıyor. He has the whole package. Tavanını tam olarak kestiremiyorum ama Sims’in yokluğundan etkilenebileceğini düşünüp, daha güvenli yoldan gidiyorum. Louisville şampiyon olacaksa, finallerin en değerli oyuncusu Behanan olacakmış gibime geliyor. Pitino da onu korumanın ne kadar hayati olduğunu biliyor olsa gerek. Önce Charles Barkley benzetmesini ortaya attı: Onun gibi undersized bir ribaund spesiyalisti ve sahada onun kadar kolay kaybolabiliyor. Ardından da Behanan’ın özgür ruhunu törpülemek için sezon başlamadan birkaç hafta önce basına konuşmasını yasakladı. Bu ona sahada birkaç tane teknik faul olarak geri dönebilir ama Pitino hep bu yoldan gitmeyi tercih etti, şikayet etmeyecektir.
Onur Listesi: Chane Behanan (Louisville, So.) – 9.5 sayı, 7.5 ribaund, 51.0% şut yüzdesi
Steven Adams’ı ilk gördüğümde bana Craig Bradshaw’u hatırlattı. Böyle bir ilk izlenimden sonra doğal olarak ‘en ateşli çömez’ seçerken zorlandım ama Big East takımları için recruitment mevsimi belli ki pek parlak geçmemiş, rakip bulamadım. Geçen sezon başında Jamie Dixon sonunda takımı sırtında taşıyacak bir uzun bulduğunu düşünmüştü. Ülkenin 1 numaralı uzunu Khem Birch’ü kadroya katmayı başarmıştı. Fakat Birch kampüste bir türlü mutlu olmadı ve sebebi çözülemeyen hoşnutsuzluğunu transfer isteğiyle sonlandırdı. Birch UNLV’de kolej basketbolundaki en iyi ön alanlardan birinin parçası olacak gibi, fakat 2.15’lik yeni uzunlarının sayesinde Pitt gözünü kaçırabilme şansına sahip. Şimdiden NBA omuzlarına sahip olduğunu görebiliyoruz. Bunun yanında sıra dışı bir atletizmi, ortalama üstü bir ayak çabukluğunu, iyi bir ribaund sezgisini ve parmak hassasiyetini haiz olduğu söyleniyor. Bu etiketlerle gelip NBDL’de bile kayıplara karışan uzunlar gördüğümden şüphelerimi saklı tutuyorum. Ama konferansın büyük haberinin Adams olduğu açık.
ConfessKU Yılın En Ateşli Çömezi: Steven Adams (Pittsburgh) – Yeni Zelanda – ESPN100 Sırası: #6, Jordan Brand Classic
Yarın: Big 12, ACC, Pac-12, Mid-Majors, Final Four Tahminleri, All-America Seçimleri, NCAA Sözlüğü
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane