Dünya tarihinin unutmak istediği bir gün 1 Eylül. Bundan 73 yıl önce Almanya, Polonya’ya girmiş; altı yıl sürecek büyük yıkım başlamıştı: II. Dünya Savaşı. Yeryüzünün dört bir köşesinde insanlık unutulmuş, milyonlarca kişi için zaman donmuştu. Aynı gün Nazizmin biri günışığında, öteki gölgede kalmış iki figürünün ölmesi kaderin cilvesi olsa gerek.
1905’te Mannheim’da doğan Albert Speer, çok iyi bir mimarken önce NSDAP’ye (Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi) üye oldu, ardından savaştan sonra Silahlanma Bakanı. Partiye 1931’de giren 474.481 numaralı üye, kısa sürede liderini etkilemeyi başaracak, savaş öncesi Almanya’nın çehresini değiştirecekti.
Antik Yunan ve Roma’dan esinlenerek imparatorluk kurmayı hedefleyen Hitler’in estetik anlayışının adeta şahikasıydı Speer. Türkiye’den koparılıp Berlin’e taşınan Pergamon’dan ilhamını alarak yarattığı Zeplin Sahası, Nürnberg mitinglerine ev sahipliği yapacaktı. Usta belgeselci kadın yönetmen Leni Riefenstahl’in propaganda başyapıtı olarak gösterilen Triumph des Willens’inde (İnancın Zaferi) beyaz perdeye yansıyan Zeplin Sahası dışında Speer, Almanya’da bir döneme damgasını vuran neredeyse her binaya imzasını atmıştı. Berlin Olimpiyat Stadı Werner March’ın projesi olsa da, süslemek yine Speer’e kalmıştı.
1942’de bakanlık koltuğuna oturan başmimar, sayısız esere imza attığı Nürnberg’de insanlığa karşı işlediği suçlardan yargılanacak, suçunu itiraf ettikten sonra 20 yıl cezaya çarptırılacaktı.
Mahkeme sürecinde Hitler’in en yakın arkadaşlarından biri olduğunu da söyleyen Speer, Almanya’da olan bitenden habersiz olduğunu iddia etmişti. Reddetse de, yıllar sonra dönemin İçişleri Bakanı Heinrich Himmler’in Yahudilerin tamamı ile yok edilmesi gerektiğini buyurduğu Poznan Konferansı’na katılıp katılmadığı çok tartışılmıştı. Otobiyografisi Inside the Third Reich’da Himmler’in konuşması sırasında orada olmadığını vurgulayan Speer’in konferansa katıldığı birçok tarihçi tarafından iddia edilecekti. Kitaplarından aldığı telifin büyük çoğunluğunu Yahudi vakıflarına bağışlayan Hitler’in dostu, bir Londra gezisindeyken 1 Eylül 1981’de ölmüştü.
Buchenwald’in Cadısı
Hitler’in yakın arkadaşı olup Soykırım’dan haberdar olunamayacağına örnek olarak gösterilen Speer’in aksine kimse Ilse Koch’tan iyi olarak bahsetmedi. Sıradan bir sekreterken parti üyesi olacak ve Buchenwald ve Majdanek toplama kamplarını yönetecek Karl Otto Koch ile evlenecekti.
“Buchenwald’in cadısı” istediğini kamçıdan geçirmişti. Zevk için insanları öldürmekten çekinmeyen Ilse, özellikle dövme düşkünüydü. Yüzdürdüğü derilerden her türlü ev eşyası yaptırmaktan kaçınmayan cani kadın ve kocası o kadar ileri gitmişti ki… Karl Otto Koch kurşuna dizilirken eşine ağır para cezası verilmişti.
Savaşın bitiminden sonra yargılanan Koch, müebbet hapse çarptırıldı. Amerikalı general Lucius Dubignon Clay’in affettiği kadın hakkında açılan yeni 135 ölüm vakası, Ilse’yi tekrar demir parmakların ardına koymuştu. 16 yıl sonra kendisini astığında tarihler 1 Eylül 1967’yi gösteriyordu.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane