2008-2009 sezonunun başında hafif dellenmiş durumdaydım. Bir önceki spor sezonunu ÖSS yüzünden kaçırmış, bütün yazı “anaa x mi şampiyon oldu burada…” diye şaşıra şaşıra geçirmiştim. Liglerden kimler düştü, kimler çıktı, atletizmde dünya rekoru falan oldu mu, yahut grand slamleri kimler kazandı vs… hiçbirinden haberim yoktu. Ha hayvan gibi mi çalışmıştım, hayır. Ama birini takip etsen ötekisi kalacak diye komple bırakmıştım takibi.
Ama sezona süper girdim. Birinci sınıfın 3. haftasında yaşadığım “üniversitede derslere gitmesen de oluyormuş lan” aydınlanmasıyla birlikte mantar panoma asılı olan ders programını söküp, hafta sonu spor ekranını astım düzenli olarak. Anca toparlıyordum…
O dönem çok fazla yayıncı vardı ayrı ayrı. Premier League’i de, La Liga’yı da, Bundesliga’yı da şifresiz, yaldır yaldır seyretme dönemi. Tuttuğum takımların maçlarını seyretmenin yanında -bilmiyorum sizde de var mı böyle bir olay- sezon başı belirlediğim “sempatik underdog” performanslarını da yakından takibe uğraşıyordum. Bir tanesi çizmeyi fena aşmıştı.
***
1899’da kurulmasına rağmen hep alt kümelerde mücadele etmiş, 2000’ler öncesinde çift haneli no’lara sahip liglerde oynamış, San Marino ayarından uzun süre kurtulamamış bir takımın hikayesi bu. 2000’lerin başında 4. lige yükselip, hemen kendisini 3. ligde bulan, ama bununla da yetinmeyen bir ekibin.
Hoffenheim 2006-2007 sezonunda 3. ligdedir. Bir sezon önce yapılan çalışmalar takımın 4. sırada kalmasıyla boşa gitmiş, son haftalarda yakalanan Bundesliga 2’ye çıkma şansı feci tepilmiştir. Ancak hedefi bellidir yönetimin, o ikinci lig buraya gelecektir. İlk yatırım hamlesi olan sportif danışman Kalli Förster ve kulübenin hakimi Lorenz-Günther Köstner tatmin edememişlerdir. Başkan Hoffmann çok zaman harcamadan Bundesliga 2 hedefi için çok fena bir plan yapar.
Bundesliga’nın saygın teknik direktörlerinden Ralf Rangnick, Eto’o’nun Anji’ye giderken yaptığı ve herkesi güldüren açıklamayı gerçekten, içinden gelerek yapar; projeyi çok beğenmiştir. Takımın sportif direktörlüğüne Bernhard Peters, genel menajerliğine Jan Schniedelmeister getirilir. Bu sefer öyle tek atımlık bir kurşun istemez başkan Hoffmann, kontratlar 5 yıllıktır. 5 yılda bu takım Bundesliga’ya çıkacaktır.
Biraz yumruklarını sıkması gerekir Hoffenheim taraftarının, zira 2006-2007 sezonuna 2 beraberlik, 2 mağlubiyetle başlar ekip. Ralf Rangnick daha takımı oturtamamıştır ve alışma süreci devam etmektedir. “Alt lig takımlarını yukarıya taşıyan en mühim şeylerden biri de sabırdır” der o dönemde Ralf Rangnick. Sabır, sonunda selamet getirir, Hoffenheim o kötü başlangıçtan sonraki yedi buçuk ayda sadece 2 mağlubiyet alır ligde. Regionalliga Wehen’in arkasında bitirilmiştir. Hoffe artık Bundesliga 2’dadır.
O yaz Ralf Rangnick transferde harika bir iş çıkarır. Bundesliga tecrübesi olan eskileri ve altyapıdan çıkan yeteneklileri karar ve Salihoviç önderliğinde bir takım çıkarır. Ancak başrol, bu hikayenin sonunu bağlayacak olan adama verilmiştir: Vedad İbişeviç.
Başrol İbişeviç’e verilmiştir ama, ailesinin göçmen olarak gittiği ABD’de en değerli 25 genç yetenek listesinde ilk beşe girerek Avrupa’nın dikkatini çeken, Paris St. Germain’in denemeye almasıyla, çok büyük umutlarla Avrupa’ya dönen, PSG’de tutunamayıp Dijon’a kiralık verildikten sonra da “bundan bir şey olmaz” diye Fransa’dan şutlanan Vedad, Almanya’ya ayak bastığında hayatını toparlamayı pek beceremez. O sezon ligin en zayıf ekiplerinden olan Alemannia Aachen ligde 17. olur, çoğunlukla sonradan oyuna giren Vedad İbişeviç ise sezonu 6 golle tamamlar. Kendisi de artık bir “ikinci lig golcüsü” olduğunu düşünmektedir. Acaba hiçbir zaman en tepede olamayacak mıdır?
Hoffenheim’dan gelen teklifi çok düşünmez, maksat, üzerinde çok fazla baskı bulmayacağı, küçük, sempatik bir takımda oynamaktır. Ancak Ralf Rangnick’in Hoffe ve Vedad’la ilgili düşünceleri çok daha farklıdır.
Tarihinin en yüksek mertebesine, Bundesliga 2’a çıkan Hoffe’de artık Rangnick’e güven tamdır. FM diliyle “Untouchable” durumdadır Ralf hoca. Yine lige kötü başlarlar. İlk 4 maçta 3 beraberlik, 1 mağlubiyet vardır bu kez. Fakat yine 2006-2007 sezonunda yaptıkları gibi müthiş bir dönem yakalarlar ve Şubat-Nisan arası oynadıkları 10 maçta 9 galibiyet 1 beraberlik alarak tepeye doğru çıkarlar. Takım son 2 haftaya gelinirken 4. sıradadır. Yine bütün sezonun teri boşa gidecektir. Sezon sonunda yine bir yaklaşıkla üst ligi, bu kez de Bundesliga’yı kaçıracaktır Hoffenheim… Acaba hiçbir zaman en tepede olamayacak mıdır?
33. haftada 2. sıradaki Köln, 3. Mainz 05’ı ağırlar. Hoffe ise beraberlik dileyip, Offenbach deplasmanından galibiyetle dönmek zorundadır. İkisi de olmaz. Köln Mainz’ı yenip ikinci sıradaki yerini korur, Offenbach ise 80. dakikada Suat Türker’in ayağından bulduğu penaltıyla Hoffenheim’ı evine ağlamaklı gönderir. Son haftada Hoffenheim lig altıncısını, o sezonun en tehlikeli ekiplerinden Greuter Fürth’ü ağırlayacaktır. Köln ise sezonu ligin ortasında tamamlamayı haftalar öncesinden garantilemiş Kaiserslautern’e konuk olacaktır. Fikstür avantajının yanında Köln’ün 3 puanlık ve 6 averajlık büyükçe bir de avantajı vardır. Hem, hemen arkalarındaki Mainz da rahat bir maça çıkacaktır içeride St. Pauli’yle. Son hafta stresi, üçüncü sıradaki Hoffenheim’dadır kısacası…
Hoffenheim içeride 5-0 kazanır Greuther Fürth karşısında. Köln ise felaketi yaşar. Amaçsız Kaiserslautern’e 3-0 yenilmiş, 6 averajlık fark eriyip, Hofenheim lehine dönmüştür. Hoffenheim Bundesliga 2’de geçirdiği ilk sezonu +2 averaj farkla Köln’ün üzerinde 2. tamamlamış, tarihinin en büyük zaferine, Bundesliga’da oynama şerefine erişmiştir…
O yaz 18 milyon euro’luk harcama yapar Hoffenheim. Carlos Eduardo, Luiz Gustavo, Demba Ba, Chinedu Obasi gibi isimler transfer edilir. Amaç yıllardır hedeflenen ligde tutunabilmek, hatta 2-3 yıl içerisinde zirveye oynayabilmektir. Hatta yeni stadyum planlanmaya başlamıştır, herkes sonunda Hoffe’yi konuşacaktır başkanın yıllardır hedeflediği gibi… Hoffenheim’da güzel bir hareketlenme olmuştur.
Hoffenheim zirve mücadelesi veriyordu tarihinin ilk Bundesliga sezonunda. 1990-2000 sezonundan 2008-2009 sezonuna kadar 6 farklı ligde oynamış, tarihinde hiçbir başarısı olmayan, Bundesliga 2’da sadece bir sezon geçirip Bundesliga’ya çıkan bu takım, herkesin kafasını karıştırmıştı. Bir anda tüm futbol efradı 2006 yılından bu yana hayata geçirdikleri projeleri inceler olmuştu. Başkan Hoffmann’a bu bile yeterdi aslında ama, o daha fazlasını istiyordu. Öyle ki, sezon ortasına kadar düşer bunların performansı diye izlenen takım, Aralık’ın başında Allianz Arena’ya liderlik için çıkıyordu. Münih’ten 2-1’le mağlup ayrılan Hoffenheim tepeyi alamamıştı ama herkesin underdogu olmuştu…
İlk devre bittiğinde, Ralf Rangnick’in projesi meyvelerini kasa kasa vermiş haldeydi. Vedad İbişeviç ilk devrede oynadığı 17 maçta 18 gol atmış, 7 asist yapmıştı. Ligue 2’den Bundesliga’ya gelen, ilk sezonunda fecaat oynayıp küme düşen ve Almanya’da da ikinci lige razı olan Vedad, bir takımı zirveye çıkarmıştı. Avrupa’nın transfer gözdesiydi ve herkes onu konuşuyordu. 17 maçta 42 gol atan Hoffenheim için “daha önce 3 senede en üst lige çıkıp şampiyon olan takım var mıydı yahu?” araştırmaları yapılmaya başlanmıştı…
Devre arası hazırlık kampında, 14.01.2009 tarihli Hamburg maçında diz bağlarından sakatlanan İbişeviç, sezonu kapatmak durumunda kalır. Devre arası hazırlık kampında, 14.01.2009 tarihli Hamburg maçında diz bağlarından sakatlanan Hoffenheim, rüyadan uyanmak durumunda kalır. Vedad, sezonun en değerli adamı olmaya giderken, o rolü iki vatandaşına kaptırır; Edin Dzeko ve Zvjezdan Misimoviç. Rüya yarım sezon sürmüştür.
İbişeviç ve Hoffenheim o gün bugündür farklı bir gözle izlenir. Peki peri masallarını mutlu sonla bitirmeye sadece 17 maç kala her şeyden uzaklaşan bu ikili acaba hiçbir zaman en tepede olamayacak mıdır? Göreceğiz…
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane