Washington, Fr.
6-6, PG
Seattle, Washington (1993)
Peşin hükümlü olmak kötüdür. En azından bazı özel durumlar dışında. Herkesin tanımladığı en az birkaç tane kabul edilemezi vardır ve karşısında gördüğünde o ölümcül günahı seziyorsa ikinci bir şans vermeye yanaşmaması yeterince adildir. Fakat genel olarak, peşin hükümler kötüdür. Bununla beraber çok azımız, sahip olduğumuz yargıların ilk izlenimler tarafından domine edilmesine engel olabilir. Bir şarkı hakkında, ya da bir kadın hakkında. Ya da bir basketbolcu. Törpülenebilecek bir kısım elbette ki vardır, ama yüzde verebilir misiniz? Birincil yargılarınızın yolculuk sırasında büsbütün değiştiği kaç örnek sayabilirsiniz?
Anthony Wroten Jr.’ı ilk olarak geçen seneki Hoop Summit’te izledim. 2011 sınıfının en etkileyici ismi o gün de Anthony Davis’ti. Öte yandan maç sonunda Teague-Rivers-Wroten üçlüsünden oluşan guard demeti içinde derin duygular beslediğim tek isim Wroten olarak kalacaktı. Son dönemlerde iyiden iyiye ‘mahallenin delisi’ haline gelip saygınlıkta cepten yese de, hala bu oyunu sevmemi sağlayan figürlerden en önemlisi Magic Johnson. Dolayısıyla fizikli guardlara karşı zaafım çok anlaşılmaz olmasa gerek. Magic’in açtığı kapıdan her gün yeni biri içeri giriyor, fakat 6’ 6’’ boyunda oyun kurucular hala bu oyunun en nadir değerlerinden. Liseden bu prototipe oturma umuduyla gelen bir sürü gencin bir sonraki seviye için kritik top hakimiyeti eşiğini geçemeyip 2 numaraya kaymak zorunda kaldığı bir ortamda Wroten gibi bir topçuya rastlamak, neredeyse Panini paketinde parlak bulmaya eşdeğer bir deneyimdi. Bir de solak mı, yok artık!
O gün Wroten savunmada da durdurulmaz bir güce ulaşabilecek yetide gözükmüştü, oyunda hayli yoğundu. Bir daha hiç göremeyeceğim kadar. İlk izlenimlerin tuzağı da işte burada ortaya çıkıyor. Yine de o potansiyelin ayırdına bir kez vardıktan sonra, iddiayı geri çekmek dışarıdan göründüğünden daha güç oluyor. Wroten bana göre bu draft sınıfının en yetenekli oyun kurucusu. Karar verme mekanizmasında sorunlar yaşadığı doğru, fakat bu bazılarının NBA’de bir off guard olarak değerlendirileceği öngörülerine katılmam için yeterli değil. Aynı yazarlar aynı şeyleri Russell Westbrook için de yazmışlardı. Muhtemelen bazıları hala düşüncelerinde diretiyorlardır, ilk paragrafı okuduktan sonra şaşırtıcı değil. Fakat son kanıtı da geride bıraktığımız final serisiydi ki fena halde çuvalladılar. Wroten da yeteneklerinden şüphe duyanları yanıltabilir, fakat bu büyük oranda adanmışlık seviyesiyle ilgili. Belki kaçıranlar vardır, Westbrook’u UCLA kampüsüne adım attığı günden beri takip edenler için ‘adanmışlık’ hiçbir zaman bir çekince konusu olmamıştı. Wroten’ın psikolojik hali ise çok daha sallantılı. Oyunu konuşulurken ismi en çok zikredilen Rajon Rondo’yla kurulan bağlantı noktalarından biri sıra dışı saha görüşleri. Bir diğeri de elbette kötü şut yüzdeleri. Fakat yapbozu tamamlayan genelde birçok psikologun ‘enkaz’ olarak niteleyeceği ruh halleri oluyor.
Psikolojik tahliller benim işim değil. Ümidi çoktan kestiğim kişilerin, hayatlarında yarattığı 180 derecelik dönüşleri birinci koltuktan izlediğim oldu. Sadece parke üzerindeki görüntüleriyle tanıyıp, yerel gazeteler yoluyla takip edebildiğim bir çocuğun bunu başaramaması için bir sebep yok. Fakat elimizde ilk planda aksini düşündürebilecek veriler yok değil. Özellikle de Twitter üzerinden gelen veriler.
Olay 1: Her şey Wroten’ın da okuduğu ve hem basketbol, hem de futbol takımlarının yıldızı olduğu Garfield Lisesi’nin atletik direktörünün kovulmasıyla başlar. En azından olayın basına intikal edişi. 2010’da aldığı İspanyolca 1’den D ile geçmiştir Wroten. Bunda bir sorun yok, kendisi sevdiğimiz bir harf notudur. Gelgelelim bu durum bağlantılı dersi, yani ikinci seviye İspanyolca dersini almasına engel teşkil etmektedir. Günlerden bir gün Wroten, Twitter adresinden boş bir sınıf fotoğrafı gönderip altına da şunu iliştirir:
“Just me and my 2 bros. We got a 3 person Spanish class! #niccceeee”
Bunun üzerine başlatılan soruşturmada, Wroten ve okul takımlarındaki birkaç çocuk için özel olarak böyle bir hayalet sınıf açıldığı ortaya çıkar. Öğretmen de soruşturma sonucunda görevinden alınacak atletik direktörden başkası değildir. Fakat İspanyolca dersi verme yetkisi olduğunu iddia eden seksi bedenci, çocukların ifadesine göre sadece yoklama alıp çıkmaktadır. İşin aslı, Wroten’ı ilk günden beri takibinde tutan şehrin okulu Washington’ın aradığı akademik kalifikasyonlardan birinde yatıyordur: Lisede herhangi bir yabancı dilde, iki sene boyunca başarı elde etmiş olmak. Yani ikinci seviye İspanyolca’yı alma hakkı olmayan Wroten’ın hiçbir zaman karşılayamayacağı bir şart. Ailelerin isteği üzerine okul müdürünü, dersi ‘yaz okulu’ kapsamında açmaya ikna eder atletik direktör. Fakat Wroten yaz boyunca 17 yaş altı dünya şampiyonası için milli takımla olacaktır. Bahar döneminde alınan yoklamalar, yaz okulu sonunda müdürün önüne getirilir. Müdür kafalanmıştır. Tüm öğrenci-sporculara C notu verilir. Fakat Wroten’ın iletileri üzerine film kopar, olayı Seattle Times’dan Mason Kelley haberleştirince de atletik direktörün kellesi.1
Olay 2: Ülkenin 4 numaralı oyun kurucusu olarak gösterilen Wroten, son senesine girerken hayallerini süsleyen okullardan biri de Kentucky idi. Üst üste Derrick Rose, Tyreke Evans, John Wall ve Brandon Knight’ı üst sıralardan NBA’e gönderen John Calipari’nin elinden geçen bir sonraki oyun kurucu olmak için büyük bir rekabet vardı. Calipari’nin Vance Walberg’den apardığı ve delici oyun kurucuların değerini arşa çıkarmasıyla ünlü Dribble Drive Motion Offense, herkes gibi Wroten’ın da ağzını sulandırıyordu. Yaşadığı sakatlığın üzerine Wroten’a ziyaretleri kesen Calipari, elini yine listenin tepesine attı ve Lexington’a Marquis Teague’i getirmeyi seçti. Wroten yine sessiz kalamayacaktı.
“@UKCoachCalipari Aye coach, I just wanna know why u stopped recruiting me.”
Teague gerçekten de seleflerine oranla sıradan bir oyun kurucu performansıyla ayrılıyor kampüsten. Aslında bu sistemin oyun kurucuya sevecen yüzünü göstermesi zaman alır. Örneğin Knight bir önceki sezonun başında, nispeten kolay konferans dışı fikstürde bir ara maç başına 4.7 top kaybını görmüş ve sezonu da maç başına 3.2 ile bitirmişti. Wall ise bu sistemdeki tek sezonunu maç başına 4 top kaybıyla noktalamıştı ama topu paylaşmayı dert etmediklerinde her şey daha iyiye gidiyordu. İçlerinde bunu en iyi fark eden de Evans olmuştu. Bir başka deyişle, Wroten için dolaşan en popüler ikinci kıyas. Evet, Wroten’ın memlekette kalışına sevinirken bir yandan da Kentucky fırsatının kaçışını öfkeyle karşılaması anlaşılabilir bir tepki. 28 Haziran’da Kendall Marshall ve Damian Lillard’dan sonra tahtadan çekilecek üçüncü oyun kurucu olmak için yarışacağı Teague’e geçilmek de acı vermiştir. Fakat Calipari’ye, NCAA kuralları nedeniyle cevap veremeyeceği bir soru yöneltmekten daha iyi ifade edebilirdi kendini. Kombine sonrasında da nereden seçilmeyi beklediği sorulduğunda, “15’ten 30’a kadar her şeyi duyuyoruz, Doğu yakasında saat farkı nedeniyle beni izleyen fazla kişi olmadığından normal bir durum” diyor. Başarısızlıklarını mantık çerçevesine oturtarak meşrulaştırma konusunda çok istekli Wroten. Söylediklerinde haklılık payı olsa dahi, bu davranış biçimiyle kaybetme alışkanlığı arasındaki korelasyon korkutucu.
Tabii bir de Wroten’ın soy ağacıyla ilgili çarpıcı bir bilgiye sahibiz. Kendisi Nate Robinson’ın kuzeni. “Buraya kadar neden okudum ki” diyorsunuz, biliyorum. Ortaokulda hızlı okutma kursuna katılmıştım.
Tüm bunlardan ‘disiplin altına alınması zor, koçlar için çetin ceviz’ gibi çıkarımların nasıl yapıldığını tam olarak anlamış değilim yine de. Malum sitelerde karşımıza çıkan bu tip tanımlarda, Rondo ve Robinson referanslarının payı bence daha fazla.
Hoop Summit gününe geri saralım, oyun görüşü falan güzel şeyler fakat bana oyun görüşünün resmini çizebilir misin Abidin? Bunun NBA’de bir takımın oyun kurucu pozisyonunu parsellemeye tek başına yetmeyeceği açık olduğu gibi, Wroten’ın bir sonraki seviyeye hangi özelliklerini beraberinde taşıyabileceği de önemli bir soru işareti. Bir kere şutör dokunuşundan nasibini kesinlikle almamış bir arkadaşımız. Bazı toplama kasetlerden izleyip de ‘idare eder’ düzeyde soktuğunu düşünebilirsiniz, şut mekaniği de Marshall’ınki kadar falan eğreti durmadığından tufaya düşmeniz daha kolay.2 Fakat ‘topu daha iyi hisseden ağaçlar gördüm’ diyebileceğiniz adamlardan. Profilini yazdığım bir diğer cengaver John Henson’da olduğu gibi, bunun da sayıya çevirdiği serbest atışlar ‘gol’ sesiyle karşılanıyor. Sezon başında kaçırdığı birkaç kritik atıştan sonra, durumun psikolojik bir bariyere dönüştüğünden falan bahsediyordu. “Antrenmanda 90% ile atıyorum, istediğiniz kişiye sorun.” İnkar. Klasik Wroten… Durumu biraz toparlar gibi olsa da, sezon sonu yüzdesinin karşısında 58.3 yazıyor. İşin dramatik yanı, sezonuna ve dolayısıyla Huskies kariyerine nokta koyan maçın son dakikasında 0/4 ile faul atarak maçı Jared Cunningham ve Oregon State’e hediye etmesi.3
Ancak oyununun en güçlü yanı da o yüzdenin içinde gizli. Sezon boyunca takımının çizgiye ziyaretlerinin üçte biri Wroten tarafından gerçekleştirildi. Felaket yüzdesiyle fiyakayı bozsa da, maç başına 7.5 faul atan bir oyuncunun penetre gücünü uzun uzadıya anlatmanın manası yok. Sıra dışı bir stili var, fiziksel avantajından maksimum faydayı sağlamasına imkan veriyor bu. Penetre sırasında topu aşağıya indirmemeye özen gösteriyor. Herkesin bir kafa yukarısında olmasının yardımıyla, top bir an bile savunmacının menziline girmiyor. Tahribat gücüne sekte vurmanın tek bir yolu var: Onu sağa penetre etmeye zorlamak. Hz. Synergy diyor ki soluna penetrelerinden pozisyon başına 0.98 sayı (Huskies’in skora giden en garanti yolu olmasına yetecek kadar iyi bir verimlilik derecesi) çıkaran Wroten’ın sağına gidişlerinde bu sayı 0.66’ya iniyor.
Zayıf karnınıza piranha gibi üşüşen savunmacıların bulunduğu bir basketbol ortamına girerken, taşınan çok büyük iki defekt.
Bir de bunlara savunmadaki odaklanma problemleri ekleniyor. İçi geçmiş, hatta çürümüş bir Pac-12 konferansında rekabet düzeyinin çok düşük olduğu bir ortamda elemana buradan vurmak acımasızlık olabilir. Fakat sorun savunma disiplinini bir istikrara yayamaması değildi. Savunmayı istikrarlı olarak aktif dinlenmeyle geçmesiydi. Kısa savunmasında en sevmediğim özellik olan, top çalmak için pozisyonundan feragat etmeyi alışkanlık haline getirdi. Bunun takımının potasında bol sayıda kolay baskete yol açtığını gördük. Savunduğu oyuncuyu takip etmemeyi tercih ettiği çok fazla görüntü de verdi ki bunlar, bu mevsimde ‘motor’ geyiklerini alevlendirmekten başka bir işe yaramaz.
Karar verme mekanizması da kolejdeki tek senesinde birden düzelmedi elbette. 1 düzeyinde seyreden asist/top kaybı oranı kimseyi şaşırtmadı.
Westbrook’un 43 sayılık Game 4 performansı sonrasında Bill Simmons’ın yazdığı yazıyı okumuşsunuzdur. Okumayanlar buradan buyursun. Maç öncesinde JVG’yi yakalayıp “Yüzde 10 Teorisi” anlatması Simmons’a özgü bir tuhaflık. Her Simmons teorisi gibi yüzde yüz doğru olmaktan çok uzak, ama içinde yüzde yüz doğru bazı şeyler barındırıyor. Wroten’ın oyununda sıraladığımız bu defolardan sonra “Hangi yüzde 10” diyor olmanız normal. Fakat aslolan, potansiyeli görebilmek. Bazı yeteneklerin yakaladığı eşsizlik seviyesinin, tüm delikleri saklamanın bir yolunu bulmanızı mümkün kılabileceğini görebilmek. Bunun takımın selameti için zaruri olduğuna inanmanız ve yollar aramanız da çoğu zaman yeterlidir.
Wroten’ın çok açık defoları piyasasını ilk tur sonuna kadar düşürdü. Pasifik saatinde yaşamaktan ne kadar hasar gördü bilmiyorum, fakat Pac-12 bu haldeyken gözden uzakta bir sezonu ardında bıraktığı açık. Ligdeki oyun kurucu tanımının yaşadığı evrimde Marshall’dan daha değerli bir topçu olabilir. En büyük çekincem ne kaçırdığı faul atışları, ne de karar mekanizması. Sadece kendi yarattığı hayali bariyerler. Yoksa bu oyun kurucu açısından kurak senenin getirdiği en yetkin 1 numara.4 Eğer Atlanta ve Memphis tarafından görmezden gelinirse, umarım ikinci tura düşer. Zira Wroten henüz bitmemiş bir proje ve onun saha içindeki hatalarına bir noktaya kadar göz yumabilecek, hatta Jrue Holiday yaklaşımını uygulayabilecek bir takıma gitmesi çok daha hayırlı olur.
Kimseyi tanımadım ben, senden daha güzel: Rajon Rondo, Jason Williams, Javaris Crittenton
Tepegöz: 21-25
Yaratıcılıkta yeni bir seviyeyi gören Drafthane başlıklarıyla yarışmak nafileydi, yardıma yetişen Ingeborg Bachmann oldu. Eyvallah.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane