Ceketi çıkarsak hoca kızar mı? Saygı duruşu ve istiklal marşında giyeriz, sonra gene çıkarırız hem. Valla sırtım yandı. Bizim sınıfı erken getirseler gölgeye denk gelecekmişiz. Neyse zaten iki saat falan sürecek, gölgeye geçeriz.
Aşırı gergin ama mikrofonu tutabilen nadir insanlardan biri olduğu için kendini kutsanmış gören sunucunun kürsüde müdürden onay almasıyla başlar her şey. O ve törende görevli bütün öğrenciler 2-3 haftalık bir periyotta 1-2 derslik süreler dahilinde eğitimden yırtıp törene hazırlanmanın keyfini sürerler. “Prova varmış” dünyanın en güzel haberidir. Onlardan sonra sayın bir müdür, nedense müdürden biraz daha aşağıda görülen sayın olmayan ama değerli öğretmenler ve oraya kendi tatilinde, salya akıta akıta uyumak varken dersten daha anlamsız bir şey için sabah sabah zorla getirilmiş öğrenciler… Sunucunun sesindeki titrekliği atmak için dizayn edilmiş birkaç girizgah cümlesinden sonra ilk olarak mutlaka gruplar halinde burundan hava kaçırarak gülünen bir saygı duruşu “ve ardından İstiklal Marşımız”a davet.
Her törenin sabitidir bu anlattığım yerler. Oynamaz. 10 Kasım, 19 Mayıs, 23 Nisan… Törenlerin denk geldiği ders matematik falansa iyidir de, beden dersinin güme gitmesi hoş karşılanmaz. İkincil ve esas başlangıç marş sonrasıdır. Egosu büyükse – ki küçük egolusunu bulun bakayım – müdür, değilse yardımcısı, o da değilse yaşlı tarih öğretmeni konuşur. Sonra koreografisi göz kanserine sebep olabilecek bir dans, orta kulak iltihabı içeren bir müzikli performans-koro ve ardından çok bağıran birisinin okuduğu Gençliğe Hitabe. Hitabede mikrofonlunun her cümlesinin ardından zorla ayağa kaldırılan öğrencilerin var güçleriyle tekrar etmesi opsiyoneldir.
Tören yorar adamı. Risk alıp kalkmasanız, okula gitmeseniz de alınan yoklamayla ertesi gün yorar. Bir göreviniz varsa mikrofon adrenaliniyle yorar. Sadece oturuyorsanız koyu renk ceketi 150 dereceye getiren güneşle yorar. Törenin yapıldığı mahallede oturuyorsanız sabah sabah, ekstra izin gününüzde 9’da ayağa dikilmek zorunda kaldığınız için de yorar.
Kabile geleneklerinin sürdürülmesi gibi, “neden bunu yapıyoruz” sorusunu yönelttiğinizde “çünkü bizden öncekiler de bunu yapıyordu” dışında mantıklı bir neden gösterilemeyecek bir şeydir okul törenleri. Neden ağlak-tiz sesli şiirlerin okunduğunu, neden öğrencilere hitap eden hocanın “lan şimdi bizi övdü mü yoksa itin götüne mi soktu” diye ikilemde bıraktığını, neden lise öğrencilerinin ilkokul öğrencilerini omzuna koyup piramit yaptığını sorgulamayın. Çünkü mantıklı bir sebebi yok.
Aslında kimsenin yapmaktan memnun olmadığı bir şeyi yaptık, yapıyoruz, yapacağız. Hiç kimsenin “abi bu törenin akışını LSD’yle mi yazdınız” diyememesi yüzünden aynı şeyler yıllardır yapılıyor.
Bir de bunların daha büyükleri var, stadyumdakiler. Diğer okullardan kız-erkek kesilebilen, çoğunlukla peynir olduğundan haberi olmayan bir organizmayla doldurulmuş ekmek ve meyve suyundan oluşan bir kumanya ve güneşin altındaki üst düzey amele yanıklarıyla, sonunda valinin önünde performans gösterilerek biten bir maceradır bu. Tribündekiler kendi aralarında “şimdi ne yaptılar” tartışmasını yaşasın diye aritmik adımlarla saçma sapan şekillerin çizildiği, bir süre sonra sadece bandodaki kızlara laf atmak için tribünün önündeki boşluklara gelenlerin bile sıkılıp evine gittiği törenler onlar. Yıllarca “bizim burada ne işimiz var” sorusunu bir kenara bırakıp, “bu vali aptal mı ki sabahın köründe bu kadar kötü bir organizasyonu keyifle izliyor” diye sordum. İlk kez o tören için giyilen kıyafetlerin korkunç rahatsızlığı ve görev bitip servise gidildiğinde terden koltuğa yapışmak valinin bize eziyet çektirmekten hoşlandığı düşüncesine sevk etti hep.
Neyse, böyle devam edecek nasılsa. Kendi bayramını olabilecek en kötü şekilde kutlamaya zorlanan çocukların bayramı kutlu olsun. Instagram’a post girmeyi unutmayan veya bu değerli günde Cevahir’e gitmekten imtina etmeyenlerin de tabii.
Not: Başlıktaki 23 Nisan klasiğimiz “abi dün yazacaktım unuttum, çok acil bayram şarkısı lazım 10 dakikada bir şeyler yazabilir misin” diyerek üretilmiş gibi duruyor.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane