NBA’de koçluk yapmayı cazip olmaktan çıkaran bazı şeyler var. Yaptıkları işin, her gece fiziksel limitlerde performans sergileyen oyuncuların gölgesinde kalması kuvvetle muhtemelken uzun sezon boyunca giymeleri gereken onlarca şapka oluyor. Kimi zaman ileri görüşlü bir stratejist, kimi zaman ise profesyonel bir terapist ya da yeri geldiğinde esaslı bir hipokrat veya kıvrak zekalı bir politikacı1 olabilmeleri gerekiyor. Gregg Popovich ayarında bir kariyere sahip olduğunuzda bu rollerden çoğu zaman can sıkıcı olanları eleyip asıl keyif verenlere odaklanabiliyorsunuz. Ama sahneye ilk kez çıktığınızda kaçış yok. David Blatt için de istisna olmadı. Hatta ülkenin büyük çoğunluğu Blatt’in ilahi koçluk kariyerinden bihaber olduğundan çaylak muamelesi gördüğü bile oldu. Şimdi Ocak ortasından beri ligin zirvesinde yer alan takımla ilk playoff macerasına hazırlanıyor.2 Kendisinin ve takımın bulunduğu konum vazifelerini başarıyla savuşturduğuna işaret ediyor.
Basketbolda koçun konumu, iyi bir filme yerleştirilen müziğe benzetiliyor. Olağanüstü güzel ya da çok kötü olmadığı sürece ikisinin de değerini tahlil edemiyoruz. Bu yüzden, Cleveland Cavaliers en azından NBA Finali’ne kadar ilerlemezse Blatt’in bu sezon yaptığı işleri de kredisiz bırakacağız. Bu nokta ek bir paranteze ihtiyaç duyuyor. David Blatt, LeBron James’in 8 maçlık arasından hemen sonra hala Batı turundayken, takıma UCLA salonunda antrenmana gideceklerini söyleyip bovling oynamaya götürüyor. Son 10 maçın 9’unu kaybeden takım, o günden sonra 12 maçlık galibiyet serisi yakalıyor. Sezon hikayesi yazarken düğüm noktalarında iç ısıtan hikayeler arayanlar için eşsiz bir fırsat bu hareket. Fakat oyunculara sorulduğunda mağlubiyet serisiyle artan gerginliği atmak için iyi geldiğinden fazlasını söylemiyorlar. Daha fazla bir anlam da atfedilmemeli zaten. Jacque Vaughn’un da Orlando Magic oyuncularını birkaç kez bovling oynamaya götürdüğüne eminim. Pek işe yaradığı söylenemez. Kredisiz kalacak işlerden bahsederken kastettiğim bu renkli hikayeler değildi kısacası.
Sezon ortasında yapılan Timofey Mozgov, J.R. Smith ve Iman Shumpert eklemelerindeki pürüzsüz geçiş için koçu tebrik edebiliriz mesela. Cavaliers’ın sorunları sezon başında gün gibi ortadaydı. Takaslar da alışık olmadığımız kadar keskin ve cesur atışlardı.3 Anderson Varejao’nun da sakatlığıyla pota altında –sahip olduğu yeteneklerden bağımsız– bir vücut eksikliği vardı. Bu açığın kapanması en çok savunmayı rahatlatacak diye beklerken Mozgov’un herkesin bir kafa üstünde oynamasını Blatt bir anda hücum çeşitliliğine dönüştürdü. Kevin Love’ın savunmacısını üçlük çizgisine kadar çekebilmesi, sadece potaya saldıran kısalara değil Mozgov’a da terkedilmiş bir bölge oluşturuyordu. İyi koçlukla Mozgov’un bitirici rolünde olduğu çok kolay sayılara temel oluşturdu bu serbesti.
Dion Waiters masaya koyduklarından fazlasını masadan alan bir oyuncuya dönüştükten sonra4 yerine geçen halefleri en az onun kadar büyük soru işaretleriydi. Smith, üç süper-yıldızla birlikte parkeye çıkmasına rağmen problem yaratmadan katkı vereceği bir görev tanımına uyum sağladı. Normal bir sporcu için olağan bir durum gibi görünse de Smith için öyle değil. Bunu da Blatt’in dokunuşlarından biri olarak görebiliriz örneğin.
Odadaki fili görmezden gelmeyeceğim. Kevin Love’dan hala en verimli şekilde faydalanamıyor Cavaliers. Bu süreçte koçun önüne fazladan büyük bir engel daha çıkıyor. LeBron bu geçişi kolaylaştırabilecek lidelerden biri olabilecekken karşı tarafta yer aldı. Fazla eleştirel olması Love gibi bir karakterde ters tepti ve normal sezon akışında görmezden gelinen bir sorun olarak devam etti durum. Playofflardaki yoğunluk, Love’ın da aitlik hissetmesini sağlayabilecek tek şans olarak kaldı. O da ıskalanırsa, gelecek sene takımda olmak istemeyeceğini söylemek malumun ilamı olacak. Love’ın yaşadığı sıkıntıların tabanında fazla bahsi geçmeyen bir mesele var. Yalnızlık bugüne kadar tanıştığımız spor kahramanlarına dair ayırt edici bir özellik oldu/oluyor çoğunlukla. LeBron ise o yıldızlardan çok farklı bir karakter. Michael Jordan ya da Kobe Bryant tek başınalıktan güç alırken5 LeBron arkadaşlarıyla bir arada olmak istiyor. 90’lar Bulls takımında herhangi bir oyuncunun Jordan’la iyi geçinememesinin bir haber değeri olmayabilir ama LeBron’un NBA’de yaşa(t)maya çalıştığı lise tecrübesi kliki dışındakilere “sorunlu” etiketini yapıştırıyor. Love’ın kariyeri sadece oynadığı takımın yıldızının en iyi arkadaşı olamadığı için (iyi geçinemediği için demiyorum, çünkü arıza bir tip zaten değil) başka bir yola sapmak üzere.6
Brad Stevens ise Blatt’ten daha fazlasını hakediyor. Yüzde ellinin altında seyretmesi beklenen bir sezonda playoff fırsatını sezdikleri anda müthiş bir sıçrama yaptılar. 4 Mart’tan bu yana oynadıkları maçların %70’ini kazandılar. Yaş ortalaması bu kadar düşük ve yetenekli takımların, playoff ilk turunda kaybedilecek 4 maçı, lotaryada geçecek sezonlar ve prospectlere tercih etmeleri gerektiğini Stevens benden çok daha iyi biliyordur zaten. Fakat biraz ağır bir trene tosladılar. Normal sezonda Cleveland’dan iki maç almış olmaları yanıltmasın, ikisi de sezonun son haftası Cavaliers yerini garantilemiş, Celtics ise potada kalabilmek için çabalarken geldi. Raptors gibi tökezleyen bir takımı yakalayabilseler daha ümitli olabilirlerdi ama Cavaliers’ın gizlenen sorunlarını ortaya çıkaracak silahlara henüz sahip değiller.
Love sorunu başta olmak üzere diğer gediklerin de kapanması için, Cavaliers’ın daha dişli bir rakibi (Miami, Indiana) tercih etmek isteyeceğini düşünebiliriz ama takımın iki yıldızının kariyerlerinde ilk kez bir playoff serisi oynayacaklarını unutmamak lazım. Kevin Love denkleminde çok fazla bilinmeyen var; fakat Kyrie Irving için LeBron’dan liderliği geçici olarak alabileceği ideal bir seri. San Antonio Spurs karşısındaki 57 sayılık gece benzeri, internetin çıldırdığı anlar için en büyük iki adayımdan biri Kyrie.7
İki marifetli koçun daha adil bir arenada kapışmasını izlemek isterdim. Çok da keyifli olurdu ama bu şartlarda Brad Stevens’tan bekleyebileceğimiz birkaç ufak numaradan fazlası değil. Gidişatlarına bakılırsa yolları yakın zamanda rekabetçi bir ortamda kesişecek. O gün ajandamın boş olduğundan emin olacağım. Size de tavsiye ederim.
Tahmin: 4 – 1
Not I: Yazıda –biraz da kasıtlı olarak– Cleveland’ın hücum verimliliğinin ne kadar göz kamaştırdığı, Isaiah Thomas’ın son çeyreklerde nasıl büyüdüğü ya da Jae Crowder’ın LeBron’un savunmasında iyi bir alternatif olup olamayacağı gibi teknik mevzulardan bahsetmedim. Çünkü bu eşleşmede takımların bu detaylarla belirlenecek kadar yakın seviyede oynayabileceğini düşünmüyorum. Celtics ve Brad Stevens’ın yaptıklarına şapka çıkartmak gerek fakat birkaç başlı bir canavarla boğuşabilecek kadar yetkin değiller henüz. Lig çapında kabul gören bir yıldızı olmayan Raptors örneğini de o yüzden vermiştim.
Cleveland’a parmağında yüzüklerle dönen LeBron’un ilk turda sırtının duvara yaslanmasına izin verebileceğini tahayyül edemedim. Seri o noktaya giderse büyük sürpriz, daha da ötesine giderse epik olur.
Not II: Yazının başlığında Etgar Keret’in dilimize “İdollere Tapınma” olarak çevrilen öyküsünden esinlenilmiştir.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane