Konumlandıkları şehirlerin Teksas’ın iki büyüğü olmasından ve kadro kurma-yenileme konusunda agresif yönetim tarzlarından mütevellit, Rockets ve Mavericks birbirine çok benzeyen iki takım ya da kulüp gibi bir algı yaratabiliyor. Benzerlikleri yok değil ama aslında şu anda birbirinin aksi yönde ilerleyen iki takım onlar. Rockets Harden-Howard döneminin ve şampiyonluk iddiasıyla yola çıkışının henüz ikinci sezonundayken, Mavericks 2011 şampiyonu kadrosunun kalıntıları etrafında tüpün dibini sıkmaya çalışıyor. Ve bu turu geçebilmek için, sezon ortasında bulduğu yeni tüpte hala birşeyler kalmış olmasını umuyor.
2011 şampiyonluğu sonrası, patron Mark Cuban’ın Deron Williams-Dwight Howard hayali, ya da farklı bir kelime kullanmak isterseniz vizyonuyla Tyson Chandler’ı tutmayan ve kadroyu dağıtan Dallas, iki yıl vasat seviyede takıldıktan sonra geçen yıl ilk turda San Antonio’yu yedi maça sürüklemiş olmanın yarattığı heyecanla yaz aylarını “Şampiyonluk için… Saldır Dallas Mavericks” mottosuyla takas ve transfer piyasasına dalarak geçirdi. New York Knicks’e imza attığı günden beri Rick Carlisle’ın uykularında ismini sayıkladığı Chandler’ın dönüşü ve Rockets’ın elinden kapılan Chandler Parsons, takıma hem fiyaka katacak, hem de önemli gedikleri kapatacaktı. Bunlarla birlikte, Dallas gazetelerinin elinde “Carlisle’ın Chandler Planı: Kurt hoca yeni sezonda rakipleri Tyson Chandler’ın pota altındaki savunmasıyla durdurup, Chandler Parsons’ın şutlarıyla vurmayı planlıyor” şeklinde bir masabaşı haber yapmak için müthiş bir fırsat vardı ama bunu kullanabildiler mi, bilmiyorum.
Ne var ki, sezonun başlamasıyla birlikte Mavericks iki şeyi görerek kabullenmek zorunda kaldı: Birincisi, Chandler’ları alıp yorganı kafalarına doğru çekerken, Jose Calderon ve Shawn Marion’ın gidişiyle ayakları açılmıştı. Calderon savunmada zaaf oluştursa da, oyun aklı ve boş bırakılmasını güçleştiren veya bırakıldığında cezayı kesen şutuyla hücumun mühim bir parçasıydı, Marion ise şutunun bozukluğu ve atma konusundaki tereddütleri bazen sıkıntı yaratsa da takımın en önemli dış savunmacısıydı. İkincisi, takımın Spurs serisinde gösterdiği performansın, bir iki takviyeyle şampiyonluk tepsisine ekmek bandırılabileceği konusunda yanılgı yarattığı da ortaya çıktı. Mavericks, şampiyonla arasında çok az fark bulunan bir takım değildi. Sezonun ilk bölümünde güçlü rakipler tarafından üst üste tokatlanmaları onları yeni arayışlara itti.
Tam bu sıralarda Boston Celtics, triple double’ı keyfi olarak yaptığı bir şeymiş gibi gösteren Rajon Rondo’yu “bir ihtiyacı olana” verip karşılığında kendi ihtiyaçlarını almaya çalışıyordu. Oğlan 29 yaşına gelmişti, takas değeri yaşıyla ters yönde ilerliyordu, Celtics’in onunla bir işi kalmamıştı ve evlendirip evden yollamak en iyisiydi. Dallas’ın amacı belliydi; önceki play-off deneyimlerinde tozu dumana katmış bir adamı, düşük fiyattan yakalamışken alıp bir şampiyonluk ihtimali yaratmak. Üstelik kaybedecek bir şey de yok gibiydi.
Ya da yok gibi gözüküyordu… Sadece istatistiklerine bakarak oyuncu almanın fayda getireceği yer Fantasy NBA oyunları. Gerçek hayatta işler biraz farklı. Bireysel istatistikler üstünden, “Rondo pasları verir, Ellis, Nowitzki ve Parsons da bombalar” planı akla yatkın gelebilir ama sahada bir de görürsünüz ki her ikisi de topu elinde isteyen Rondo ve Ellis birbirinin yolunu tıkamaya başlamış. Nitekim Rondo takası sonrasında Dallas’ın hem hücumdaki verimliliği düştü, hem de galibiyet yüzdesi gelişmek bir yana, geriledi. Celtics’te oynadığı dönemde Rondo’yu olduğundan iyi gösteren istatistikleri bile Mavericks’te dökülüyor: 9.3 sayı, %45 serbest atış, 6.5 asist, 4.5 ribaund, 1.2 top çalma, 2.9 top kaybı… Hepsi bu.
Mavs taraftarının ve camiasının Rondo konusunda hala bir umudu varsa, o da Ramazan pidesi gibi bir şey olan “Play-off Rondo’su” efsanesinden kaynaklanıyor. Maç seçtiği ve ulusal yayınlarda kendini çok daha fazla yırttığı bilinen Rondo’nun basketbolunun, Dallas’ta henüz göstermediği ve sakladığı bir zulası var mı? Gaz vermemi isterseniz, Celtics formasıyla son kez play-off oynadığında 19 maçta 17.3 sayı, %47 isabet, %70 serbest atış, 11.9 asist, 6.7 ribaund, 2.4 top çalma gibi müthiş ortalamalar tutturmuştu. Baykuşluk yapmam gerekirse, yıl da 2012’ydi ve henüz çapraz bağ sakatlığı geçirmemişti. Üstelik yanındaki kadro da farklıydı. Rondo’nun bugünkü problemi, maç seçmek ve motive olmaktan çok daha ötede. Serbest atışları %45 isabetle sokabilen, daha doğrusu yarısından fazlasını kaçıran, bu nedenle faul yaparlar korkusuyla potaya gidemeyen, şutuna güven duymayan ve rakipleri tarafından birkaç adım geriden savunulan bir oyuncunun, faydayı geçtim, zarar vermemesi için ya etrafında titizlikle ona göre ayarlanmış bir kadronun bulunması ya da en azından hayvanlar gibi savunma yapıp hücumda yarattığı topallığı telafi ediyor olması gerek.
Bu da bizi Rondo’nun, şöhretini kurtarmak ve takımına turu atlatan faktör olmak için önünde kalan belki de tek ihtimale getiriyor: James Harden’ın kötü bir seri geçirmesini sağlamak. Yıllar boyu, savunmada çabaladığı eski güzel günlerin kredisini yiyen ve bitiren Rondo, oyunun bu yönünde hala denge değiştirebilecek kudretteyse bunu göstermek için önemli bir fırsatı var. Harden bana göre sezonun MVP’si ve onu savunmak elbette dünyanın en zor işlerinden biri. Ama Rondo basketbol sahasında hala bu zor işleri yapabilecek birisi değilse, Mavs’in onu alayım derken verdiği Jameer Nelson, Jae Crowder ve Brendan Wright bile ziyan olmuş ve yazın da bu adama para dökmesine gerek yok demektir.
Seriye bakış niyetiyle başına oturduğum şeyin bir Rajon Rondo yazısına dönüştüğünü gördükçe, okuyanların ya da yazıyı bitiremeden önce kendimin bilgisayar başında ölü bulunmasına sebep olmaktansa, yazıyı böyle kabul etmeye karar verdim. Rockets’la ilgili hiçbir şey söylemediğimin, takımları karşılaştırmadığımın farkındayım. Sanırım bu seri çok ilgimi çekiyor ve daha söylemek istediğim çok şey var; o yüzden seri ilerledikçe devam etme niyetindeyim.
Fakat ne yapacağını tam kestiremediğim, bu yüzden de herkesten fazla merak ettiğim bir adam varsa, o da Rondo. Bir anda 2012 Celtics’teki adam gibi hücum oynamaya başlamasına ihtimal vermiyorum. Ama olur da, Rockets’ın hücumunun kalbi Harden’ı tekletebilirse, her şey değişir.
Tahminim mi? Bunu, Mavs’e seriyi geçirecek ve hücumdaki zararını karşılayacak devamlılıkta yapabileceğini düşünmüyorum. Mavericks’in kolay teslim olacağını da… 4-3 Rockets.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane