Skip to content

Koyt Sana Söylüyorum, Şınayder Sen Anla

Aradan geçen onca yılın, onca yaşanmışlığın ardından, artık bu turnuvada bir kere bile bir KOYT ve bir kere bile bir ŞINAYDER duymayız diye düşünüyordum. Yanılmışım.

2006 Dünya Kupası’nın ikinci turunda Portekiz’e elendikten sonra, 2010 finalinde İspanya’ya kaybeden Hollanda, Brezilya’da da yarı final görmeyi ve bir takımın oynayabileceği maksimum maç sayısı olan yediye ulaşmayı başardı –malumunuz. Almanya önünde halı saha takımından hallice bir performans gösteren Brezilya’nın karşısına bu akşam dünya üçüncülüğü için çıkacak Hollanda, turnuvanın şu son iki gününe kadar olup bitene bakarak söyleyebiliriz ki, bizlere yine ne yapıp edip tuhaf bir şeyler izletecektir.

Robin van Persie’nin 5-1’lik İspanya maçındaki Flying Dutchman golü, ikinci turda Meksika karşısında 88 ve 90’daki Manchester Unitedvari mucizelerle gelen tur, çeyrek finalde Louis van Gaal’in Kosta Rika ile yapılan penaltı kapışmasının hemen öncesinde antipatiğin önde gideni Tim Krul’u oyuna sürmesi gibi birçok unutulmaz anla şampiyonaya her zamanki gibi renk katan Hollanda şimdi faveladan önceki son çıkışta bekliyor. 1988 Avrupa Şampiyonası’nın ardından, dünyanın dört bir yanından milyonlarca 70’li gencin ve 80’li çocuğun ilelebet büyük aşkı haline gelen Portakallar, özgeçmişlerine bir türlü ekleyemedikleri “dünya şampiyonu” payesini, elemelerde büyük olasılıkla 10’da 10 ya da duruma göre 12’de 12 yaparak gelecekleri Rusya’da kazanmak için hazırlıklara başlayacak.

Bilindiği üzere; yarı finalde Arjantinli kaleci Romero o penaltıları kurtarmasaydı, 1974’ün ardından bir kez daha bir Almanya-Hollanda finali izleyecektik. Her ne kadar merkez Avrupa, İkinci Dünya Savaşı’nın ağır siyasi, tarihi, insani hesaplaşmalarını artık bir şekilde aşmış olsa da Almanya ile karşılaşan birçok ülkenin olduğu gibi, Hollanda’nın da tarihi yaraları var elbet Panzer yapımı –kapanması zaman almış, sabır istemiş.

Bugünlerde iktidar partimizin fan boy ve fan girl’lerinin sıkça atıfta bulunduğu ve muhtemelen işin vahametine vakıf olamadıkları için korkutucu bir cehaletle yücelttikleri Adolf Hitler, bin bir türlü kafa karışıklığını su yüzüne çıkarıyor –ölümünün 70 sene sonrasında bile. Daha dün üçüncü havaalanımızı engellemek için elinden geleni ardına koymayan tu kaka Almanya iken, bugün, bu -sözüm ona- ırkçılığın asla uğramayacağı topraklarda, “üstün ırk” idealindeki Nazizm’in, “gamalı haç”ın koluna antisemitist bileziklerle giriliyor. Brezilya maçının ardındansa, Almanya paranoyasıyla yaşayan kesimin ağzında aynı ekşi sakızlar: Almanlar makine gibi, Alman disiplini, Alman tecavüzü, Alman pornosu. Çok komik kepsler, göndermeler, “ellerine sağlık”lar, soykırımı ve en kanlısından nefret suçlarını meşrulaştıran şakacıklar; tamamı, Almanya’nın futbolda alacağı “küçük düşürücü” bir galibiyeti bekliyormuş meğersem. Love&Hate relationship’te son nokta. Yahudi gençler bile anti siyonizm karşıtı taziye ziyaretleri yaparken 17 yaşında katledilen Filistinli Mohammed Abu Khudair için, saf tutmak için ne asil bir yer. Alt tarafı bir maçtı, yüz yılda bir olacak bir maçtı, oldu, Brezilyalı oyuncular tutuldu, 7-1 bitti. Almanlar’ın güçlü oyununun bile önüne geçen ise sahadaki saygılı duruşlarıydı –sizin asla sergileyemediğiniz.

Almanya-Hollanda finali olmadı ama turunculu ekip, yukarıda da dediğim gibi, bu akşam bir kez daha huzurlarımızda olacak. Tarafsız, doğru, güvenilir yayının adresi TRT, senkron kaymalarıyla, “Osmanlı yadigarı” fincan oyunlarıyla, BİSS-MİLL-LAAH’larıyla, sahibinin sesi örtülü propagandalarıyla, acısıyla tatlısıyla ve daha da önemlisi, “Çok şükür turnuvada Türkiye yok” dedirten, buram buram aşağılık kompleksiyle ve büyük-sevicilikle ezilip büzülmüş yorumcularıyla bir spor organizasyonunun daha canına okumanın eşiğinde ince ince sırıtıyor.

Tüm bu kaosun içinde, sürekli tartışılan konulardan biri de elbette ki kimi oyuncu isimlerinin telaffuzlarıydı. Hızır idu Yunus idu, Hızır idu Yunus idu, Hames idu James idu, Hames idu James idu derken, zurnaların daimi zırt deme yeri hep de bugün Brezilya karşısına çıkacak Hollanda kadrosu –biliyorsunuz. Allah selamet versin, çok zor bir dilleri olduğunun farkındayım ve spiker ve yorumculardan kusursuz Hollandaca telaffuzlar bekleyecek kadar vicdansız da değilim. Bununla beraber, aradan geçen onca yılın, onca yaşanmışlığın ardından, artık bu turnuvada bir kere bile bir KOYT ve bir kere bile bir ŞINAYDER duymayız diye düşünüyordum. Yanılmışım.

Forvo’yu keşfedememiş ya da Youtube’da arama yapabilecek kadar bile internet kullanamayan bireyler için bir müjdem var: Huzurlarınızda Chloe! Euro 2012 sırasında yaptığı ve tabii ki Kuyt ve Sneijder’ın Türkiye Ligi’ne teşrif etmesiyle daha bir değerlenen videosuna denk gelenleriniz vardır. Turnuva sona ermek üzereyken, dört yıllık kim öle kim kala bekleyişimize sayılı saatler kalmışken, e bizim buralarda pek sevilen Brezilya ve Hollanda da üçüncülük kremalı bir son için maç toplantılarını yaparken, final maçı öncesinde tansiyonu biraz düşürmekte ve ağızlara bir parmak portakal balı çalmakta yarar var. Bu da böyle yüksek faideli bir mülakat olsun, Koyt’lar, Şınayder’ler Chloe’nin telaffuzlarıyla geceden gündüze değil de, bugünden yarına değil de, çok acil olarak değil ama çabuk çabuk bitsin.

Chloe, çok büyük bir futbol aşığı olmadığını biliyorum, o yüzden bu futbol ağırlıklı röportajı kabul ettiğin için çok sağol! Videoda kısaca bahsetmiştin ama seni böyle bir telaffuz çalışması yapmaya iten nedenleri bir kez de bize anlatır mısın?

Futbol izlediğim tek zamanlar, ailemin yanında olduğum, Dünya Kupası ya da Avrupa Şampiyonası gibi hakikaten büyük maçların oynandığı zamanlar. Bir İngiliz olarak Hollanda’da yaşıyorum. Hepimiz az çok Hollandaca konuşuyoruz ama maçları, Hollandalılardan çok daha heyecan verici yayınlar yaptıkları için BBC’den izlemeyi tercih ediyoruz. Bununla beraber, maçları izlerken bizleri bir şeyler rahatsız ediyordu ve bu da, İngiliz spikerlerin ne kadar uğraşsalar da Hollandalı oyuncuların isimlerini bir türlü doğru telaffuz edememeleriydi. Azıcık bile yaklaşamıyorlardı. Maçların ardından bununla ilgili şakalar yapıp dururduk. Youtube’da videolar yaptığımı bilen annem de sürekli bu konuyla ilgili bir video yapıp BBC’ye işin aslını öğretmem gerektiğini söylüyordu. 2012 Avrupa Şampiyonası’ndan ve özellikle sinir bozucu bir maçtan sonra o videoyu yapmaya karar verdim.

Burada, ellerinin altında her türlü imkan olan anaakım medyadan insanlardan bahsediyoruz. Sence neden ufacık internet araştırmaları yapmak yerine, yıllar boyunca sürekli aynı hataları tekrarlıyorlar?

Gerçekten bilemiyorum. Tek mantıklı gelen açıklaması, yabancı insanların adlarını telaffuz etmeyi öğrenmenin işlerinin büyük bir kısmını oluşturur hale gelmesi. İsimlerin nasıl söylendiğini araştırıp bulmak için efor sarf etmek filan… Farklı ülkelerde farklı seslerin telaffuz edilmesinin zor olabileceğini anlıyorum, ama çoğu zaman insanlar hiç denemede bile bulunmuyor gibi geliyor.

Yaptığın videodan sonra medyadan kimse seninle bir şekilde iletişime geçti mi? Sence bu uygulamalı dersin birilerine yardımcı oldu mu?

Hayır, kimse! Bu biraz garip, çünkü videonun birkaç ülkede haberlerde ya da spor programlarında gösterildiğini duydum ama bunun için kimse benim iznimi sormadı. Ama yine de video sayesinde bir kişi bile bir şey öğrendiyse, çok mutlu olacağım!

Videoyu izleyenlerden ne gibi geri dönüşler aldın?

Çoğu kişi “yardımın için teşekkürler!” gibi şeyler söylüyor ki, bunu duymak çok güzel! Ne yazık ki ne dediklerini anlamasam da birçok Türkçe mesaj da aldığımı biliyorum. Google Translate bazen yardım ediyor ama çoğu zaman da kafamı daha da karıştırıyor!

Başka ülkelerden telaffuzla ilgili yardım talepleri aldın mı hiç?

Sadece bir kere, geçenlerde biri Alman takımının oyuncularını telaffuz edeceğim bir video yapıp yapamayacağımı sordu. Keşke yardımcı olabilseydim ama Almancam hiç iyi değil, dolayısıyla yapacağım video da muhtemelen bir işe yaramazdı!

Halihazırdaki Hollanda kadrosunu da göz önünde bulundurduğunda, en zor isme sence kim sahip?

Off, bu sefer bayağı bir zor isimler var! Stefan de Vrij’in isminin katledildiğine birçok kez şahit oldum. Aynı şekilde Dirk Kuyt’ın da. Ama sanırım bu seferki en zor isim Daryl Janmaat. Orada iki adet “a” olmasının bir sebebi var, ama insanlar bir türlü şu adamın ismini uzatamıyor!

Euro 2012, Hollanda için hiç de iyi gitmedi ama iki senenin ardından bir kez daha Dünya Kupası yarı finaline geldiler ve finali de kılpayı kaçırdılar. Kupayı takip etme şansı bulabildin mi hiç?

Evet, takip edebildim. Arjantin maçı büyük bir hayal kırıklığıydı. Maçların penaltılara gitmesinden nefret ediyorum –bir sürü adam iki saat boyunca bir topun peşinden koca bir hiç için koşturup durmuş gibi hissediyorum!

Turnuvada desteklediğin bir takım var mıydı?

Rezil olup elenene kadar İngiltere’yi destekledim. Çok da ilerleyemeyeceklerini biliyordum gerçi, çünkü zaten asla çok fazla ilerleyemiyorlar! Hollanda’yı da destekledim, neyse ki onlar İngiltere’den çok daha iyisini yaptı!

Alınmaca yok ama her şeyin ardından İngiltere takımı ile ilgili bir şeyler yapmayı hiç düşündün mü?

Hmm, aslında bunu hiç düşünmemiştim. Şimdilik futbolla ilgili videolarla yeterince takıldığımı düşünüyorum. Özellikle de oyun hakkında çok da fazla bir şey bilmiyorken ve çok da ilgim alakam yokken!

kuyt&sneijder

En popüler telaffuz hatalarının odağındaki Dirk Kuyt ve Wesley Sneijder’ın Türk kulüplerinde oynadığını biliyor muydun?

Evet. Zaten videonun bu kadar ilgi görmesinin nedeni de Türk kulüplerinde oynamaları! Sneijder’ın Galatasaray’a transfer oluşunun açıklandığı günü hatırlıyorum: Bir gecede Youtube’daki kanalıma yüzlerce abone ve video için de binlerce izlenme gelmişti. Şok olmuştum.

Buralarda herkes bütün gün futbol hakkında konuşuyor ama birçok spiker ve yorumcu hala aynı hataları yapıyor. Bizim için bu iki ismi bir daha telaffuz eder misin?

Fonetik olarak Kuyt’ı nasıl yazacağımı bilemiyorum –video ile yetinmeniz gerekecek. Tüm söyleyebileceğim, SNEIJ-DER! SCHNEIJDER DEĞİL! ASLA VE ASLA SCHNEIJDER DEĞİL.

Bitirmeden önce, senin gibi bir başka TV-Sinema öğrencisi olarak, bugünlerde neler yaptığını sormak istiyorum. Bu alanda devam etmek mi istiyorsun, yoksa benim gibi kaçıp kendini kurtarmaya mı çalışacaksın?

Futbol hakkında olacaklarından şüphem olsa da kısa videolar yapmaya kesinlikle devam etmek istiyorum. Bir gün TV ya da radyo sektörüne girmeyi umuyorum ama yine de tutkularımdaki muğlaklığı korumak istiyorum, çünkü beş yıl içinde ne olacağını kimse bilemez. Daha önce hiç hayal etmediğim şeyler yapıyor ve enikonu zevk alıyor olabilirim!

Son olarak, rica etsem benim ismimi telaffuz etmeyi dener misin? Endişelenme, ben de bir anlamda kendi ülkemin ŞINAYDER’iyim ve kendimi bildim bileli telaffuz hatalarıyla boğuşuyorum!

Aman Tanrım, bunu yazmam gerekecek, değil mi? Imm, sanırım Em-reh Yuuu-ruuuck-tuuuu-men şeklinde telaffuz ederdim. Galiba. Çok mu saçma oldu ya??