Türkiye’de herkesin iki mesleği vardır. Bir kendi mesleği, iki teknik direktörlük. Takım yönetmeyi bildiğimizi düşünürüz, halihazırdaki koçları eleştirir, yıllara dayanan deneyimlerini kenara atıp akıl veririz. Bir başka sevdiğimiz şey de toto oynamaktır. Boştaki koçlara bakar, o sıra teknik ekibini kovmuş takımlarla eşleştirir, “Onu alsana, ya lütfen ama” diye tuttururuz. Çok sevdiğimiz ve birbirlerine yakışacaklarını düşündüğümüz iki arkadaşımız gibi bu çiftler de genelde istediğimiz kaderin bir parçası olmaz. Yine de denemeye değer. Yazıhane ekibi düşündü taşındı, NBA’deki takımlardan koç arayışında olanlara yeni kısmetler buldu. Bakın bakalım katılacak mısınız?
New York Knicks, 30 NBA takımı arasında bir Türk takımına en yakın şey. Açık ara… Baba parası yiyen, gündeme gelmeye ve orada kalmaya bayılan, birlikte çalışılması zor bir patron, sürekli yanlış tercihler, eğrisi doğrusuna geldiğinde sabır gösterememe hali, başarısızlığı yeni transferlerle unutturma çabası, enkazın büyümesi… Türkiye’de hemen hemen hiçbir takım diğerlerinden pek farklı olmadığı için bu tür saçmalıklar sizi çok geriye itemiyor ama NBA’de yarışıyorsanız, Knicks örneğindeki gibi 10-15 yılda bir hasbelkader başarılı sezon geçirip kalan vakitlerde alay konusu oluyorsunuz.
Knicks rezilliğinin başlıca sebebi takım sahibi James Dolan ve medeni NBA seviyesine dönülebilecekse önce onun salça olmasının engellenmesi gerekiyor. Phil Jackson’ın “basketbolun tek patronu” olması işte bu yüzden önemli. Ne kadar görkemli bir koçluk kariyeri ve NBA’de geçmiş bir hayatı olsa da Jackson kadro kurma, uzun vadeli planlama yapma, personel belirleme gibi işlerde en azından resmi olarak tecrübe sahibi değil. Ama Dolan’ı basketbol işlerinden uzak tutabilecek, onun gözetimi altında kulübü kontrolüne almış menajerleri temizleyebilecek güçteki çok az sayıda insandan biri o. Ve Knicks için bu, Jackson’ın engin basketbol tecrübesinden çok daha faydalı olabilir.
Dolan’ı dışarıda bırakmak her şeyi halletmiyor elbette. Ortada büyük ölçüde temizlenmesi gereken bir kadro, takımın nasıl bir yol izlemek istediği konusunda cevaplanması gereken sorular, buna karşılık salary cap kuralları ve yollanmış draft hakları nedeniyle şimdilik epey sınırlı imkanlar var. Phil Jackson için bu görevi cazip hale getiren şeyler, “New York”, “Knicks” ve “yıllık 12 milyon dolar” oldu. Onun göreve getireceği koç için de yine “New York”, “Knicks”, hatrı sayılır seviyede bir maaş ve bir de teklifin Jackson’dan gelmesi olacak. Yoksa takım kadrosunun hiç de iştah açan bir tarafı yok.
Elimizde Neler Var?
Carmelo Anthony’den başka pek de bir şey yok ve o da 1 Temmuz’da serbest kaldıktan sonra her an gidebilir. İki yıl öncesinin en iyi savunmacısı Tyson Chandler sezonun büyük bölümünü yatarak geçirdi ve artık 32 yaşında. 2001’de başlayan NBA kariyerinde gerçekten tatmin edici performans gösterdiği sezon sayısının 5 falan olması onun hakkında epey şey anlatıyor. JR Smith Knicks ortamında kaçınılmaz olarak şımartıldı ve burnu sürtülüp görevi sınırlandırılmayacaksa başbelasından başka bir şey değil. Amar’e Stoudemire’ın kimseye kakalanamayacağını artık Knicks de biliyor; en azından kadavra olmadığını ve akıllıca kullanıldığı takdirde yedek bir skor opsiyonu olabieceğini gösterdi ama o kadar. Raymond Felton ve Andrea Bargnani kendi taraftarları tarafından nefret edilmek gibi NBA için müstesna bir seviyeye erişmiş durumdalar. Biraz Iman Shumpert, biraz Tim Hardaway Jr işe yarayacak adamlar ama sadece yardımcı rollerde. Kadro listesine bakınca aklı başında bir Knicks taraftarının yüzünü güldürebilecek tek bir şey var: Stoudemire, Bargnani, Chandler gibilerinin kontratlarının gelecek yaz bitiyor olması.
Eldekilerle Ne Gider?
Yöneticilerin koç ararken cevaplaması gereken ilk soru. Ancak ellerinde kullanmaya devam edecekleri ve kendilerini hedeflerine taşıyabileceğine inandıkları bir kadro varsa… Phil Jackson’ın bu kadroyla ciddi düşündüğünü sanmıyorum. O, koçunu belirlerken eldeki oyuncuları düşünmeden, kendi basketbol felsefesine ve kriterlerine uygun birini arıyor olmalı.
Peki Ne Arıyor Olabilir?
Aslında Jackson aradığını Steve Kerr’de bulmuş gibiydi ama Kerr Knicks’le kontrat konusunda tam anlaşmaya varamadan Warriors’tan daha cazip bir teklif alınca elinden kaçtı. Eski öğrencisiyle arasında Knicks’in oynaması gereken basketbol konusunda ne gibi konuşmalar geçtiğini bilmiyoruz ama Phil Jackson adı gittiği her yere beraberinde Üçgen Hücum söylentisini taşıyor. Knicks’in henüz Kerr’den başka kimseyle ciddi görüşme yapmamış olması, Brian Shaw’la masaya oturmalarını Shaw’ın Nuggets’la devam eden kontratının engellemesi, ismi anılan diğer hemen her koçun Kerr ve Shaw gibi eski Phil Jackson öğrencileri olması ve şu sıra yine bir Jackson talebesi Derek Fisher’la görüşmek için Oklahoma City’nin elenmesini bekliyor gibi gözükmeleri, Jackson’ın göreve getireceği koç vasıtasıyla takıma “Triangle”ı oturtma isteği ihtimalini arttırıyor.
Jackson’ın sayısal bakımdan NBA tarihinin en başarılı koçu olduğu ve bu başarıları Triangle’ı kullanarak elde ettiği ortada. Sorun şu ki basketbol bir yandan hızla değişiyor ve çözümler üretiyor. Üçgen hücum oynayan Jackson takımlarını bir zamanlar hayranlıkla izlemiş ve sarı-mor forma giyenlerini tutmuş biri olarak, bugünün NBA basketbolunda post temelli bir sistemin başarılı olmasına pek ihtimal vermiyorum. Bu sistemi uygulayan Chicago Bulls ve Los Angeles Lakers’ın NBA’i domine ettikleri dönemde, sahada toplu oyuncunun tarafına yoğunlaşan, alan savunması ve benzeri yerleşimlerin yasak olduğunu, yasak kalktıktan sonra da savunmaların buna göre strateji geliştirmelerinin vakit aldığını unutmamak gerekiyor. Phil Jackson’ın son şampiyonluğunu kazandığı 2010’un final serisinde, savunması Tom Thibodeau tarafından dizayn edilen Boston Celtics’e karşı Lakers’ın nasıl hücum ettiği ya da edemediği izleyenlerin hafızasında olsa gerek. Lakers o seriyi rakibi kadar savunma yapabildiği, pota altında üstün geldiği ve bir parça da Kobe Bryant’a sahip olduğu için kazandı ama çoğunlukla iyi hücum edemedi.
Triangle’ın özündeki topu paylaşma, rakip savunmayı okuma, verilen açıklara göre hareket etme, boş oyuncuyu bulma gibi şeyler zaten her başarılı hücum için geçerli olan gereklilikler. Eğer Phil Jackson Triangle tecrübelerinden ötürü değil de, bunları özümsediklerine inandığı için eski öğrencileriyle dolu bir liste hazırladıysa sorun yok. Ama Knicks bugünün NBA savunmalarına karşı üçgen hücum yapmaya çalışacaksa bence iyi bir tercih olmayacak.
Kim Olur? Kim Olmalı?
Her ne kadar yıllardır koçluğa yakıştırılsa da, Derek Fisher ne basketbolu bırakma ne de koçluk yapma konusunda henüz kesin karara varmış değil. Ama bugün bir tahmin yapacak olsam, Jackson’ın onu ikna edeceği ve takımın başına geçireceği yönünde yapardım çünkü anladığım kadarıyla Zenmaster takımın başında kendi zihniyetinin devamını istiyor ve bunun yanında yetişenlerden birinin varlığıyla mümkün olacağını düşünüyor. Kerr kapıldığına, Shaw’a izin çıkmadığına, Kurt Rambis’in ismi fazla yıpranmış olduğuna göre en yakın aday Fisher. Kendimi terbiyesizlik ediyor gibi hissediyorum ama kim olursa olsun, üçgen hücum olmamalı. Seni çok seviyorum Phil Hocam, bağışla beni!
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane