Tony
Beyaz Mercedes ani bir frenle hastanenin önünde durdu. Direksiyondaki Dana Bostic, yan koltuğa baktı; kardeşinin cesedi kanlar içindeydi. Kapıyı açıp dışarı çıktı. Vücuduna beş mermi isabet etmiş olmasına rağmen sendeleyerek yürümeye başladı. Kulaklarında keskin fren çığlıkları, ambulans sirenleri ve kenarda köşede bekleyen hasta yakınlarının hayret nidaları yankılanıyor, bir uğultu girdabı tüm sesleri yutuyordu. Bakışları gölgelendi. Kulaklarını işgal eden uğultu şiddetini yitirmeye başladı ve gittikçe uzaklaşan bir vızıltıya dönüşüp yerini mutlak sessizliğe bıraktı.
Bostic ve kardeşi, aralarında Tony Allen’ın da bulunduğu bir grupla tartışmış, birkaç saat sonra silahlı saldırıya uğramıştı. Bostic, New Breeds çetesinin lideriydi. Tartıştığı grupsa Vice Lords ismiyle biliniyordu. Seneler süren soruşturmalar, Chicago’yu saran eroin ticaret ağını deşifre edecek, FBI’ın dahil olmasıyla beraber dava Meksika’daki uyuşturucu kartellerine dek uzanacaktı.
Mike
Hiçbirimiz süper yıldız değiliz. Eğer kazanmak istiyorsak, ligdeki her takımdan daha azimli olmalıyız.
Rudy Gay takasını takiben Grizzlies oyuncularının düzenlediği toplantıda Mike Conley söz almış ve daha çok çalışmaları gerektiğini söylemişti. Conley daha çok çalışmaktan bahsederken klişe haline gelmiş bir repliği tekrarlamıyor, adeta hayatının her anına sirayet etmiş bir ritüeli anlatıyordu.
Lisedeyken üç eyalet şampiyonluğu kazanmasına, ülke çapında methedilmesine rağmen takım arkadaşlarının gölgesinde kalmıştı. Lise seviyesinde kendi döneminin en iyi basketbolcusu olarak gösterilen Greg Oden, devasa cüssesiyle etrafındaki diğer oyuncuları gölgelemişti. Conley, kolej tercihini yaparken yine Oden’ın rotasını takip edip Ohio State’e gitmiş, beraber kazandıkları şampiyonluk sonrası yine benzer soru işaretleriyle karşılaşmıştı: “Oden’la oynadığı için olduğundan daha mı iyi görünüyor? Kolej seviyesindeki savunmalara karşı –dominant bir uzunun geniş kanatları altında– gösterdiği performans, seyredenleri aldatıyor mu? Fiziği NBA için yeterli mi?”
Draft’te dördüncü sıradan seçilen Conley, ilk senesinde parlak bir performans gösteremeyince soru işaretleri daha kalın kalemlerle çizilmeye başlamıştı. Hatta Grizzlies yönetimi Conley’e senelik sekiz milyon dolar vermeyi kabul ettiğinde NBA camiası adeta delirmişti; televizyonlar, gazeteler, bloglar… Grizzlies yönetiminin intihar ettiğini, ligdeki en kötü kontratın altına imza attığını iddia edenler bile olmuştu.
Conley hem istatistikleri, hem de Marc Gasol ve Zach Randolph gibi iki devasa oyuncunun gölgeleri arasından takıma liderlik yapmasıyla tüm eleştirilere cevap verdi. Tony Parker’ın, Chris Paul’un, Steve Nash’in kasetlerini saatlerce izleyip tüm güne yayılan antrenmanlarında hepsini taklit etmeye çalıştı. 2012/13 sezonu başlarken üstlenmesi gereken rolün farkındaydı: “Agresif oynamazsam başarıya ulaşamayacağımızı biliyorum.” Conley, Rudy Gay takası sonrası takımının en skorer oyuncusu oldu, mükemmel savunmasıyla All-NBA second defensive team’e seçildi ve belki de hepsinden önemlisi sorumluluk almaktan asla kaçmadı.
Phil Jackson, metafizik ve basketbolun içiçe geçtiği cümlelerle takriben şunları söyler:
Kendi vücudunu ve yeteneklerini en ince ayrıntısına dek tanıyan, etrafındaki kadroyu mutlak bir kavrayışla teşhis eden oyuncular, şahsî heveslerini bastırıp tüm yeteneklerini azamî seviyede kullandıklarında, yeteneklerinin toplamını aşarlar.
Mike Conley benzer bir transandantal süreçten geçiyor.
Z
“Kapıyı açın… kapıyı açın…”
Kapıyı 16 yaşında bir çocuk açtı: Zach Randolph. Karşısında polisler vardı. Çalıntı silah sattığını, gerçeği inkar etmenin işe yaramayacağını söylüyorlardı. Randolph, yaramazlık yaparken ailesine yakalanmış bir çocukmuşçasına silahların yerini gösterdi. Birilerine zarar vermeye niyetli değildi. Çalıntı mallardan kurtulmak isteyen bir arkadaşını ikna etmiş, silahları satıp parasını eve götürmeye karar vermişti. Mahkeme Randolph’a ıslahevi cezası verdi. Okuduğu lisenin yönetimiyse bir seneliğine maçlara çıkmasını yasakladı.
Randolph ikinci kez ıslahevine düşmüştü. İlk cezanın sebebi, 14 yaşındayken hırsızlık yapmasıydı. Aynı pantolonu giydiği için sürekli kendisiyle alay eden arkadaşlarına dayanamamış, tek başına dört çocuk büyütmeye çalışan annesinde para olmadığı için Walmart’tan bir pantolon çalmaya teşebbüs etmişti.
Son senesinde takıma dönüp Marion Lisesi’ni Indiana eyalet şampiyonluğuna taşıdı. Hemen sonrasında ülke çapında düzenlenen, liseden yeni mezun olmuş oyuncuların katıldığı McDonald’s All-Star maçında MVP ödülünü kazandı. Henüz çocuk yaştayken hem derinlerdeki karanlıkları, hem de muzaffer zirveleri görmüştü.
Randolph’un NBA kariyeri de lise macerasından farklı olmadı. Belki de yakın tarihin en büyük NBA facialarına bizzat şahit oldu. Hem Jail Blazers’ta,1 hem de Isiah Thomas’ın enkaz yerine çevirdiği New York Knicks’te rol aldı. Fakat Grizzlies’e gelmesiyle beraber konferans finallerine dek yükselen bir takımın en önemli skor opsiyonuna dönüştü.
Lise takımının maçlarını sunan Jim Brunner, Randolph’un zamanla etrafındakilere benzediğini söylüyor:
Eğer bir odada otururken Zach yanınıza gelirse, keyifle sohbet edersiniz. Sizinleyken size benzer. Fakat kapıdan çıkıp saçma sapan insanlarla aynı arabaya binerse, o ortama da hemen uyum sağlar.
Z-Bo, 32 yaşında. Kariyeri boyunca başka hangi menzillere varacağı meçhul. Grizzlies yönetimi, işlerin yolunda gitmediğini düşünürse takas yapmayı tercih edebilir.2 Fakat Memphis’te kalmaya devam edip şampiyonluk kupasını ucundan yakalarsa, NBA macerası da tüm hayatına benzeyecek ve tesirini daimiyetinden alan bir ahenkle kariyerini taçlandırmış olacak.
Marc
Yalnızca blok ve top çalma istatistikleriyle savunmaya dair ciddi veriler elde edemeyeceğimizin artık herkes farkında. “Marc Gasol rakip uzunların post up teşebbüslerinde, pozisyon başına yalnızca 0,67 sayıya izin veriyor” gibi alengirli cümlelerle bile savunmayı istatistiklere dökemiyoruz. Son 10 senede değişen NBA kuralları, 5’e 5 basketbolun mekaniğini de değiştirdi; artık NBA savunmaları herkesin hareket halinde olduğu, sonu gelmeyen yardımlarla inşa edilmiş girift yapılara benziyor. Gasol, hem rakibin hücum edeceği alanı kapatarak, hem Tony Allen ve Mike Conley gibi olağanüstü savunmacıları sanki kendi uzuvlarıymışçasına hareket ettirerek, hem de adeta playoff eşleşmesi için hazırlanmışçasına rakibin her hamlesini sezerek dahiyane bir savunma performansı sergiliyor. Geçtiğimiz sezon yılın savunmacısı seçilmesi de ödül oylamalarının daha hassas bir cetvelle yapılabileceğine dair ipuçları veriyor üstelik.
Tabii Gasol tıpkı müdafaa gibi hücumun da merkezi. Elbow’da topu defalarca alıp vererek pas akışının merkezine oturan, yaptığı mükemmel perdelerle oyunu şekillendiren bir dâhi. Maçları izlemeksizin birkaç videoyla hücumu nasıl yönettiğini anlatabilmek imkansız ama Gasol’un geniş repertuarından (asistler, orta mesafeli şutlar, footwork, post numaraları, hook shot’lar…) birkaç örnek seyretmenin verdiği keyif eşsiz.
Quincy
Pondexter, batıl inançlarıyla meşhur. Maçlardan önce boynundaki altın İsa kolyesini ovuyor. Ayakkabılarındaki etiketleri çıkarmıyor. Hayatta en çok köpeğiyle vakit harcamayı tercih ediyor.
82 maçlık sezon boyunca ritim kaybetmemek için alıştığım rutini sürdürmeye çalışıyorum.
Pondexter sezon boyunca rutinlerine her zamankinden daha fazla muhtaç olacak. Hem üçlük atabilen, hem de iyi savunma yapan bir oyuncu olduğu için aldığı süre artacak. Hatta ilk 5’e yerleşmesi bile muhtemel.
John Hollinger’ın Grizzlies basketbolundan sorumlu ikinci başkan olmasıyla beraber yönetim, basketbolu değiştiren yeni istatistiklere çok daha fazla önem vermeye başladı. Geçen sene konferans finallerine dek yükselen takım, dış şut tehdidi olmadığı için alan paylaşımından sınıfta kalmış, Spurs’ün Z-Bo’yu etkisiz hale getirmesine mani olamamıştı.3 Rudy Gay takasına karşı çıkan ve daha geleneksel bir basketbol üslubuna sahip Lionel Hollins’le yollarını ayıran yönetim, hücumun daha verimli olması için üçlük tehdidine muhtaç olduklarının farkında. Senelerdir takımın savunma koçu olarak lig çevrelerinde büyük saygı gören ve yeni koç olarak atanan Dave Joerger de hücumdaki arızaları nasıl çözebileceklerine dair benzer fikirler taşıyor.
Tutarlı bir alan paylaşımı yaratabilmek için ellerindeki en önemli koz, Tayshaun Prince’in erozyona uğramış yetenekleri veya Mike Miller’ın sakatlıklarla harap olmuş vücudu değil, Pondexter’ın maçlardan önce huşuyla ovuşturduğu İsa kolyesi olacak.
Tony
Birkaç sene boyunca Chicago seyahatlerinde ölüm tehditleri alan Tony Allen, aleyhindeki tüm suçlamalardan beraat etti. Hâlâ profesyonel bir basketbolcunun ve karanlık sokakları mesken tutmuş tekinsiz adamların birbirine karıştığı sınırlarda geziyor ama artık sahada ve saha dışında takıma ne vermesi gerektiğinin tamamen farkında. Maçlardan önce arkadaşlarının göğsünü yumrukluyor. Takım otobüsünde vahşî bir köpek olduğundan bahsedip soyunma odasında kükrercesine garip sesler çıkarıyor. Tony Allen’ın savaş naraları takım arkadaşlarının kulaklarında, Memphis seyircisinin bakışlarında yankılanıyor. Vahşetle kişneyen, lacivert gözlü, asla ipi göğüsleyemeyecek yağız bir ata benzeyen takım, seyredenlerin başını döndüren bir heyecanla sahaya çıkıyor.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane