Bir futbolsever için Almanya’da maç izlemek yapılması gerekenler arasında üst sıralardadır. 90 dakika susmayan taraftar gruplarını görme, bira içerek golleri kutlama, bunlardan da önemlisi futbol tarihiyle ilgili sonsuz sayıda hikaye dinleme şansı elinize geçer. Kaiserslautern’e gittiğinizde Fritz Walter’i dinlersiniz. Şehirdeki barlarda takımın veya Walter’in imzalı posterlerini görürsünüz. Stuttgart’ta Balakov – Elber – Bobic üçlüsünün ortaya çıkışı, baba Klinsmann’ın oğlunu günümüzde de hala işlettiği fırında çalışması için nasıl zorladığı, punk grubu Slime’ın Hamburg tribünlerinden 1980’lerde nasıl ve neden St. Pauli’ye geçtiği gibi hikayeler anlatılır. Bunların hepsi aslında orada yaşayan insanların hayatından bir parçadır. Klinsmann birinin komşusu, Walter diğerinin bardan arkadaşıdır. Bir diğeri de daha 10 yaşındayken Elber’i tren istasyonunda görmüş, Almancasına laf atıp onunla şakalaşmıştır. Bu hikayelerin temelinde yerel kulüp anlayışı yatar. Hemen her şehrin bir takımı, taraftar kültürü ve dillerinden düşürmedikleri gelenekleri vardır.
Varsayın ki bir gün yolunuz bu ülkeye düştü ve ülkeye gelmeden önce tanıdığınız bi kaç arkadaşınız sizi Hoffenheim’a deplasman maçına davet etti. Ama siz deplasman tribününde değil de, peri masalı hikayelerini ülkeye gelmeden önce duyduğunuz, ufacık bir köy takımı Hoffenheim’ın tribününde maçı izlemek istediniz. Biletinizi oradan aldınız. Haftasonu arkadaşlarınızla trene bindiniz. Yol boyunca sizin de destekleyeceğiniz takıma ait mavi formalı kimseyi görememek bir yana, trenin tıka basa kırmızılı takım taraftarıyla dolu olduğunu fark ettiniz. Takımın adı Hoffenheim ama siz trenden Sinsheim diye bir yerde indiniz. Trenden stadyuma giden yolda, yerdeki “Futbol burada katlediliyor” yazısını gördünüz. Siz bu yazının başladığı sakin yolu takip ederek stadyuma gireceksiniz. Arkadaşlarınızsa başka bir yoldan çok kalabalık bir grupla, tezahüratlarla deplasman tribününe gidecekler. Tercihinizle ilgili hafiften pişmanlık duyarken, onlardan ayrılmadan önce dayanamadınız ve sordunuz:
“Neden Sinsheim’a geldik? Bu yazı ne demek oluyor? Hoffenheim taraftarları nerede?”
İşte burada, uluslar arası dev yazılım şirketi SAP’nin patronu Dietmar Hopp ve Hoffenheim’ın hikayesini dinlemeye başlarsınız. Almanya’daki diğer futbol hikayelerinden farkı, yerel halkın değil, rakip takımların veya çevre şehirlerdeki insanların anlattığı bir hikaye olmasıdır. Hikaye Dietmar Hopp’un 2000 yılı civarında, gençliğinde futbol oynadığı TSG Hoffenheim 1899’a2 yatırım yapmaya karar vermesiyle başlar. Takım 6. ligdeyken, Hopp’un finansal desteğiyle, kadrosuna çevre şehirlerin altyapılarından genç isimleri katar. İlk başta genç nesle destek olarak başlayan bu proje Hoffenheim’ın 3. lige çıkmasıyla daha büyük bir projeye dönüşür. 2005 yılında takım 3. ligdeyken, Dietmar Hopp bu projeyi daha da genişletmek ister. Yakın şehirlerde, taraftar desteği de olan Sandhausen ve Astoria Walldorf’u da Hoffenheim’la birleştirip, Heidelberg 2006 adında yeni bir takım kurmayı planlar. Hoffenheim nüfusu 3000 olan bir köyken, Heidelberg 145.000 nüfusa sahip, Almanya’nın en önemli şehirlerinden biridir. Fakat işler istediği gibi gitmez. Sandhausen ve Walldorf kulüpleri bir milyarderin kontrolüne girip tüm geçmişlerini kaybetmek istemez ve teklifi kabul etmezler.
Buna rağmen Hopp projesinden vazgeçmez. Yoluna sadece Hoffenheim’la devam etmeye karar verir. Yine de üst liglerde oynamak için yeni bir stadyuma ve taraftara ihtiyaç vardır. En azından bunu Heidelberg’de yapmak ister. Fakat Almanya’da biraz burnu havada olduğu söylenen Heidelberg halkı, güzel şehirlerinin ortasında bir stadyum istemez ve buna karşı çıkarlar. O da Heidelberg merkezine 5 dakika mesafede olan Eppelheim’da bir arazi bulur. Bu sefer de karşısına, söylentilere göre gençliğinden beri rekabet halinde olduğu, Wild gıda şirketinin3 sahibi Hans-Peter Wild çıkar. Wild bu arazinin sahibidir. Ayrıca Heidelberg Üniversitesi’nin Dietmar Hopp’la birlikte en büyük iki destekçisinden biridir. Sporla da ilgilidir ve Heidelberg’de başta rugby takımı olmak üzere futbol dışında birçok spor alanına bağış yapmaktadır. Dietmar Hopp’un buraya gelmesi şehirdeki etkinliğini onunla paylaşması anlamına geleceğinden Eppelheim’daki araziye yeni fabrikalar kurulacağını ve satılmayacağını söyler. Hopp bu bölgede bir stadyum yapamayacağını anlayınca Hoffenheim’a yakın en kalabalık yer olan 35000 nüfuslu Sinsheim civarında, hiçbir şeyin bulunmadığı bir arazinin ortasına Rhein-Neckar Arena’yı yaptırmaya karar verir. Bu arada futbolda da yatırımlar devam eder. 2006 yılında Ralf Rangnick4 gibi tecrübeli bir isim teknik direktörlüğe getirilir. Pahalı, birinci lig tecrübesi olan futbolcular alınır. Takım 2007 yılında ikinci lige, 2008 yılında da birinci lige yükselir. Hoffenheim 2009 yılından itibaren de, üzerinde “Futbol burada katlediliyor” yazısının bulunduğu sakin kısa yolun sizi götürdüğü bu stadyumda maçlarını oynar.
Yolun sakin olma nedeni arkadaşlarınıza göre takımın gerçek taraftarı olmadığındandır. Çünkü doğal yollarla büyümüş bir kulüp değildir. Ayrıca Almanya’da kulüplerin %51’i halka aittir kuralını da çiğnemişlerdir. Dietmar Hopp pahalı avukatların yardımıyla işi kılıfına uydurmuş, takımın %49’una sahip gibi gözüküp yasal engelleri aşmıştır. 3000 kişilik bir köyün hiçbir zaman altından kalkamayacağı kadar pahalı bir takım kurmuştur.5 Hoffenheim’ın bu köyle isminden başka bir alakası kalmamıştır. Arkadaşlarınız anlatmaya devam eder. Sizin az sonra ev sahibi olarak izleyeceğiniz takımın bir geleneği yoktur. Köln, Dresden, Kaiserslautern, Düsseldorf, … gibi birçok köklü takım bile birinci ligde değilken, bir milyarderin parasıyla Hoffenheim’ın bunların üstünde yer alması ne kadar adildir?
Hoffenheim’ın hikayesi burada bitmez ama artık tek başınıza stadyuma doğru yol alırsınız. Yerinize oturmadan önce bir bira alırsınız. Yerinize geçecekken orta yaşlı, hali vakti yerinde olduğu belli olan birisi sizi uyarır. “Birayı ceketime dökerseniz, temizleme parasını ödemek zorunda kalırsınız.” Biraz siniriniz bozulur ama önemsemezsiniz. Deplasman tribününde ayakta 1500 kişilik yerde 3000 kişi stadyumu inletirken sizin taraftan bir ses gelmez. Ev sahibi tribünün zaten yarısı boştur. Maç devam ederken destekleyeceğiniz takım bir atağa çıkar ve heyecandan ayağa kalkarsınız. Arkanızdan başka bir hali vakti yerinde adam sizi oturmanız için uyarır. Almanya’da futbol izlemek güzeldir ama siz en olmamanız gereken yerdesinizdir. Bu arada deplasman tribününden çok kötü, anlam veremediğiniz bozuk bir hoparlör sesi duyarsınız. Hatta ara sıra bu ses tezahüratları bastırır. Maç çıkışı bunun ne olduğunu arkadaşlarınıza sorarsınız. Hoffenheim kulübü tarafından deplasman tribününe yerleştirilen, Hopp’a hakaret edildiğinde hemen sesi açılan hoparlörlerden bahsederler ama bulamamışlardır. Dietmar Hopp yıllar içinde kendini eleştiren medya kuruluşlarına zorluk çıkarmasıyla ün yapmıştır, yine kendini eleştiren hocaları veya oyuncuları kovmuştur, küfreden, stat tuvaletine kendi aleyhine çıkartmalar yapıştıran birçok taraftara dava açmıştır. İşte bu hoparlörler de Hopp’un diğer takım taraftarlarından aleyhinde tezahürat geldiğinde onu bastırmak için kullandığı yoldur. Siz bu kadarına da inanamazsınız. Ama sizin gittiğiniz maçtan birkaç hafta sonra, Dortmund taraftarlarını bastırmak için de bu sesin kullanıldığını hatta televizyondan bile duyulduğunu gazetelerde okursunuz. Bundan sonra arkadaşlarınızın başına gelenin abartı değil gerçeğin ta kendisi olduğunu anlarsınız. Bütün bunların sonunda Almanya’da ilk maç tecrübeniz beklediğiniz gibi gelişmemiştir ama artık sizin de anlatacak bir hikayeniz olmuştur.
Dietmar Hopp özellikle SAP aracılığıyla dünyanın birçok yerinde insanlara iş olanağı sağlayan bir iş adamı. Bunun yanında ayırdığı 4 milyar avro6 bütçeyle başta Heidelberg ve çevresinde olmak üzere tıp, spor, eğitim ve sosyal programlar gibi konulara bağış yapan Dietmar-Hopp-Stiftung’un da kurucusu. Tüm bunlara rağmen konu futbol olduğunda aldığı tavır Almanya’da birçok taraftarı rahatsız ediyor, hatta nefrete kadar varıyor. Futbol o kadar çok seviliyor ki bunun bir milyarderin hobisine dönüşmesini istemiyorlar. Aslında bütün bu nefretin nedenini en güzel şekilde, sesleri Sinsheim’daki stadyumda bastırılmaya çalışılan Dortmund taraftarları, bu olay sonrası Dietmar Hopp’a yazdıkları, en sonunda ona neden sevilmediğini açıklayacakları Dortmund’da bir panele davet ettikleri mektupta anlatıyorlar:7
…Profesyonel futbola attığınız bu adım siz ve TSG Hoffenheim için çok yeni bir alanın başlangıcı. Paranızla aldığınız oyuncular ve kurduğunuz profesyonel tesisler Bundesliga’da oynamanızı sağlamış olabilir. Fakat bu parayla, üst liglerin mentalitesiyle mücadele etmenizi sağlayacak atmosferi satın alamazsınız. Tribünlerde rekabet etmek çok fazla deneyim gerektirir. Bunun yanında kalın bir deriniz olması gerekir. Tribünlerden gelen hakaretler, sahada yapılan fauller kadar bu oyunun içindedir…
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane