Skip to content

Vivian Cheruiyot: Kalenjin Kraliçesi

Başarı insanın hayatta geldiği ve bulunduğu yerle değil, başarıya ulaşmaya çalışırken aştığı engellerle ölçülür.

Uçsuz bucaksız Serengeti Düzlükleri’nin kuzeyinde, yüksek irtifasıyla ve topraklarından yetişen atletleriyle ünlü Büyük Rift Vadisi’nin Kenya’nın batısında kalan kısmında bir araç konvoyu ilerliyordu. Victoria Gölü’nün kuzey batısındaki iç bölgede, başkent Nairobi’nin 260 km kadar batısındaki küçük Kaptagat Ormanı ile sert yamaçlara sahip yemyeşil nefes tazeleyen Kerio Vadisi’nin güney dik kayalıkları arasından geçmeye çalışıyorlardı. Sonbahar’ın ilk günlerinde her mevsim olduğu gibi güneşli ama serin bir hava hakimdi gökyüzüne. Ekvator’a yakın olmanın dayanılmaz hafifliğiydi bu durum. Lakin kirli kızıl toprağın Mars’ın yüzeyi gibi sardığı yolların köşe bucağına iğne atsan yere düşmeyecek mahiyetinde bir kalabalık toplanmış, hatta polis trafiği kontrol etmekte dahi zorlanır hale gelmişti. Daegu’da 5000 ve 10000 metre yarışlarında çifte Dünya Şampiyonu olarak tarihi bir başarıya imza atan Vivian Cheruiyot’un eve dönüş seremonisi için oluşmuştu bu konvoy. Ailesinin “shamba”sının -aile çiftliği- bulunduğu ve dünyaya geldiği Kaptarakwa kasabasından kutlamaların yapılacağı Eldoret kentine kadar olan 37 kilometre boyunca insan seli coşkuyla onu selamlıyordu. Cheruiyot, üstü açık aracın tepesinde onunla gururlanan ve ait olduğu bölgenin nüfus yoğunluğuna hakim kabilesi Kalenjinleri selamlarken, kabilenin kültüründe kahramanları kutsadığına inanılan Swahili dilinde “sinendet” denen süs bitkileriyle kaplıydı üstü başı. Annesi Angelina ve babası William donatmıştı kızlarını bu simgesel bitkiyle.

Mağrur Dünya Şampiyonu’nun araçta yanında eşi Moses Kiplagat, 5000 m yarışında arkasından gümüş madalya alan meslektaşı polis memuru ve yine bu yörenin evladı olan Sylvia Kibet, 2008 Beijing 1500 metre olimpiyat şampiyonu Nancy Jebet Lagat gibi atletler vardı. Hatta Cheruiyot’un bir diğer meslektaşı Suç İnceleme Birimi (CID) polisi Patrick Ndunda ve daha birçok yakını, aile üyesi vardı. Bir yandan da anne Angelina, Güney Kore’den başarıyla dönen Vivian ve Slyvia’ya “mursik” denilen acı sütten veriyordu. Ne de olsa kahramanlar seferden döndüğünde, tarih yaprakları mücadele hikayeleri ile dolu Kalenjin kabilesinin gelenekleri gereği, cesareti ödüllendirmek için verilirdi bu sütten. Doğduğu, büyüdüğü ve yaşadığı topraklara çifte dünya şampiyonu olarak dönmenin gururunun yanı sıra bu Kenya kadınları için de olaya vakıf olunması gereken bir devrimin taçlanmasıydı aslında. Koşmanın dinsel bir ayin gibi algılandığı bir ülkede atletizmde başarı elde etmenin Brezilya-futbol denklemiyle örtüştüğünü söyleyebiliriz. Burada bir Kenyalı atlet kazanmışsa televizyon başındaki Kenyalılar gol sevinci gibi bağırıp, o sevinci doyasıya yaşıyorlar. Koşmak onlar için nefes alıp vermek gibi. Ancak yeni mesafe kraliçesi olarak adlandırılan Cheruiyot’u daha farklı bağırlarına basıyorlardı. Şampiyon bir Kenyalı atlet değil aynı zamanda şampiyon bir Kenyalı kadın atlet olarak karşılanıyordu. Booker T. Washington’ın dediği gibi, “Başarı insanın hayatta geldiği ve bulunduğu yerle değil, başarıya ulaşmaya çalışırken aştığı engellerle ölçülür.” Cheruiyot ve Kenya kadınlarının aştığı engellerdi onların bu kadar başarılı addedilmesini sağlayan. Hem de o engelleri sadece Daegu’da aşmamışlardı. Uzun yıllardır aşıyorlardı aslında…

Kısa bir süreliğine H.G. Wells’in ütopik zaman makinasına atlamamız lazım. 20. yüzyılın ortalarına doğru gitsek birkaç dakika… Kenya, Britanyalı koloni gücünün yönetiminde ve isyanların yoğun olarak arttığı yıllar. Britanyalılar koloni döneminde 1950’lerin sonunda Kenya’da bilhassa da Kalenjin kabilesinde yaygın olan diğer köylerden besili sığır çalmayı önlemek için kabile gençlerini spora sevketmeye çalışıyorlardı. Onları atletizme yönlendiriyorlardı. Kabile gençlerinin aynı zamanda cesaret, dayanıklılık ve baskıya karşı direnme testi olan bu davar çalma ritüeli, o dönem için Kalenjinlerin adeta geleneksel sporu olarak nam salmıştı. Hızlı koşabilenler hayvanları çalıp köydeki bilge kişilerin saygısına, sevgisine mazhar olurken, yavaş olup geride kalanlar sırtlarına yedikleri mızrak ile hayata veda ediyordu. Britanyalılar atletizm alışkanlığını bu kabile geleneklerinin içine zerk ederek onları kontrol etmeyi planlıyorlardı. Cheruiyot gibi Kalenjin olan, şimdilerde Kenya Olimpiyat Komitesi Başkanlığını yürüten efsane Kipchoge Keino ve Naftali Temu, Amos Biwotti, Henry Rono gibi öncül erkek atletlerin çıkışına vesile olan bu koloni uygulaması bir ulusun kimliğini belirlemesinde de dev bir uyanışı dürtükleyip, Jomo Kenyatta ilk Başkan olduğu tamamen bağımsız Kenya’ya giden yollardan birini açmıştı. Fakat bu uyanış kadınların yanına dahi uğramadan etkinliğini yitirdi.

Birçok toplumda olduğu gibi kadınlar Kenya’da da hor görülüyordu. Kabilelerinin onlara karşı uyguladığı sınavlar çok daha yıpratıcıydı. Erken yaşta evlendirilen, çocuk sahibi olan, sünnet ananesiyle hayatı söndürülen ve travmatik yaşamları sonucunda toplumdan dışlanan kadınlar büyük bir mücadeleyle bu zinciri kırmaya çalışıyorlardı. Çok yakın zamana kadar bu poligamik kültür, kadınları bebek doğurmaları ve çiftlikte çalışmaları dışında her konuda, bilhassa da koşmak istediklerinde cesaretlerine gem vuran bir söyleme sahipti. Ekvator yakınında olması itibarıyla her sabah 6’da gün ağardığında evde kocalarına veya babalarına hizmet etmeye başlayan yerleşmiş bir kadın figürü vardı. Halbuki bir ulusun gelişip ilerlemesi için kadınların eşit haklara sahip olması şart olduğu idrak edilemiyordu. Kenya merkezi yönetimi bunun üzerine çalışmalar yapıyordu fakat yerlemiş kabile kültürünü kırmak kolay olmuyordu. Nairobi’li Dr. Emily Obwaka’nın anlattığı kısa hikayeye göre, “Eğer bir erkek eve girdiğinde evde sadece kadınlar ve çocuklar varsa, onları yok sayarak şunu der: ‘Evde kimse yok mu?’ Şaka yapmadan…”

Diğer yandan da Berkeley Üniversitesi’nden antropolog Vincent Sarich, Kalenjin kabilesine mensup herhangi bir Kenyalı kadının dünya üzerindeki diğer coğrafyalardaki ortalama bir erkekten daha hızlı koşabileceğini iddia ediyordu. Fakat az önce bahsettiğimiz gibi sosyo-kültürel yapı yüzünden Kenya erkeklerde yıllar boyunca orta ve uzun mesafede hem Olimpiyat Oyunları’nda hem Dünya Şampiyonaları’nda madalyaların büyük bölümünü kazanırken, kadınlarda ilk Olimpiyat altınları 2008 Beijing’de Pamela Jelimo (800m) ve Nancy Jebet Lagat’tan (1500m)geliyordu. Halbuki Kip Keino ilk altını aldığında tam 40 yıl öncesiydi. Tegla Laroupe, Sally Barsosio, Susan Sirma, Lornah Kiplagat gibi bazı öncül kadın atletlerin elde ettiği başarılar ve yaptıkları toplumsal farkındalık çalışmaları 90’lı yıllarla birlikte Kenyalı kadınların mücadelesine ve geleceğine ışık tutmaya başladı.

O ışığı takip edip, onu çok güçlendiren 28 yaşındaki Vivian Cheruiyot’un da başarı öyküsü bir günde yazılmamıştı. Soy isminin manası “uyku zamanı dünyaya gelen” diye çevirebileceğimiz Vivian, hemcinslerinin çetrefil dolu bir hikayeyle açtığı yolda ilerlemeye ve mücadele etmeye 11 Eylül 1983’te bir Kalenjin olarak demin saydığım handikaplara haiz olan bir dünyaya geldiğinde başlamıştı. Ancak bir fark vardı, o da çiftçi ebeveynleri sekiz çocuklarının üçüncüsü olarak dünyaya gelen Vivian’ın ve diğer evlatlarının okula gitmesini sağladılar. Vivian’ın doğduğu Kaptarakwa’nın 5-6 km kuzeyinde Iten kentindeki Chemwabul İlkokulu’na koşarak gitmesini izliyorlardı her gün. Çok yetenekliydi, her halinden belli oluyordu. “Kenya’da okullar evlere biraz uzak oluyor. Sabah 5 km koşup, öğlen yemek için aynı mesafeyi geri dönüp akabinde yine okula gidip, günün sonunda akşam 5 km’yi dördüncü kez eve dönmek için koşuyordum” diye anlatıyor o günleri Cheruiyot.

Görüldüğü üzere koşmak Kalenjinlerin daha çocukluktan yaşamlarının bir parçası haline geliyor. Rift Vadisi’nin ortalama 2000 metrenin üzerindeki yüksek irtifasında, az oksijende yaşayıp koşmaya alışan bünyeler daha alçak irtifalarda yüksek oksijen taşıma kapasitesine sahip kan ile koşuyorlardı. Dünya nüfusunun iki binde biri olan Kalenjinlerin Dünya atletizminde mesafe koşularındaki hakimiyetini yıllar boyunca araştıran birçok bilim insanı, Iten başta olmak üzere bu bölgeye akın etti. Cheruiyot gibi çocukları da inceleyerek birçok sonuca ulaştılar. Genetik mirastan sosyo-ekonomik faktörlere, hayatları boyunca beslendikleri et ve sütten, üstün kalıtımsal çalışma isteklerine kadar birçok etkenden bahsedilip duruldu. İşte bu araştırmaların göbeğindeki yeteneklerden Vivian,  koşuya olan kabiliyetini 11 yaşında ilkokulda fark ettikten sonra atlet olmak için koşmaya da o yaşta başlıyordu. 1998’de Kenya Kros Şampiyonası’nda henüz 14 yaşındayken gençler klasmanında ikinci olmayı başarırken gittiği IAAF Dünya Kros Şampiyonası’nda ise Marakeş’in sıcağında beşinci olarak yaşına göre çok iyi bir sonuç elde ediyordu. Düşünün ki, şimdilerde 1.55 boyunda 38 kilo ağırlığında olan Cheruiyot o zamanlar çok daha ufak tefekti. Daha o yaşlarda o çocuk bacaklarına o ağır kilometreleri yüklemekten korkmuyordu.

Vivian’ın yeteneğini keşfeden tecrübeli antrenör David Maiyo ona sahip çıkmıştı. 1999’da Dünya Şampiyonası’nda yine gençlerde bu sefer Belfast’ın soğukla harmanlanan çamurunda gümüş madalya alırken ilk Etiyopyalı rakibiyle, Werknesh Kidane ile de tanışıyordu. Ancak onu ilerleyen yıllarda daha zorlu Etiyopya-Kenya derbileri bekliyordu. 15 yaşındayken 5000 metrede ulusal şampiyon olurken, 2000’de Portekiz’in Vilamoura kentindeki Dünya Kros Şampiyonası’nda gençler dünya şampiyonasına ulaşıyordu. O yıllarda krostan aldığı keyif ve edindiği tecrübe bambaşkaydı. Aynı zamanda çok daha donanımlı bir atlet olabilmesi için gerekli bir unsurdu. Bu gelişmeyle beraber 2000 Sydney Olimpiyat Oyunları’na giden 17 yaşındaki tecrübesiz Vivian 5000 metrede 14. oluyordu. Daha henüz yolun başında olmasına rağmen çok iyi bir çizgisi vardı. 2001’de Kros Dünya Şampiyonası’nda unvanını koruyamazken kendisinden iki yaş küçük Tirunesh Dibaba’yla ilk defa orada karşılaşıyordu. Çok küçük yaşlarda başarıya ulaşmasından dolayı ona Swahili dilinde “genç olan” anlamına gelen “Kadago” lakabı takılan Cheruiyot ülkesinin geçmişini çok iyi bildiğinden ve ailesinin de yönlendirmesiyle eğitimine konsantre olmaya başladı. Çıkardığı atletlerle ünlü Sing’ore Kız Lisesi’ne gitmeye başlamıştı. Eğitim ve atletizm gibi fedakarlık gerektiren iki meşakkatli karpuzu koltuklarının altında taşımaya çalışıyordu. Çünkü onun gibi çok küçük yaşlarda parlayan ve gençler şampiyonalarında başarılı olan arkadaşları o yıllarda hala var olan o kabile gelenekleri gereği evlenip, çocuk doğurup kariyerlerinden uzak kalıyorlardı. O bunu istemiyordu. Eğitimine odaklanırken birkaç sene atletizmde istediği dereceleri elde edemedi. Bu akademik dönemde de onun mesafelerinde Meseret Defar ve Tirunesh Dibaba hakimiyeti kurulmuştu bile. Bilhassa 2005’te tamamen yarışlardan uzak kalmıştı. Dibaba’nın Dünya Şampiyonası’nda Helsinki’de tarihteki ilk 5000-10000 altın dublesini yaptığı yıldan bahsediyoruz. 2006’da daha konsantre bir şekilde geri döndüğünde ise tam randımanını bulması biraz zaman aldı. İlk göz ağrısı Kros Dünya Şampiyonası’nda 8. olurken asıl etkileşimi ertesi yıl Oslo’da Bislett Golden League’de yaşayacaktı. O dönemde artık Usain Bolt’un da menajeri olan Ricky Simms ile menajer-antrenör olarak çalışmaya başlamıştı. Hatta Simms’in şirketinin merkezinin de bulunduğu, birçok atletin Avrupa’daki merkez üssü olarak seçtiği İngiltere’deki Teddington kentinde iki ay kampa dahi girmişti Oslo yarışı için Cheruiyot. Yarış sonrasında ise 5 bin metrede kendisi 14:22.51 ile Kenya rekoru kırarken, Meseret Defar 14:16.63 ile dünya rekoru kırıyordu. Yine de hızlı koşabileceğini görüp özgüven depoluyordu. 2007 Osaka’da ise yine Defar’ın arkasından gümüş madalya alırken hep daha fazla hırslanıyordu. Defar onun için bir motivasyon aracı haline gelmişti artık. 2008 Beijing’de formda olmadığı bir dönemde 5 bin metreyi 5. bitiriyordu.  2009 Berlin ülke seçmelerinde yakın arkadaşı Slyvia Kibet’i Defar usulü son turdaki sprintiyle geçtikten sonra: “Dünya rekorunu kırdığından bu yana Defar’a hayranım. Onun gibi koşmaya çalışıyorum” demişti. Fakat Berlin’de Dünya Şampiyonası’nda ona yaklaşıp geçmeyi amaçladığını da ekliyordu. Bunu da başaracaktı. Daha önce karşılaştıkları 11 yarışın 10’unda Etiyopyalı galip gelirken, Berlin’de yoğun konsantrasyonla kazanan Kenyalı “Kadago” oluyordu. Defar son tur ataklarına karşı durabilmek için geliştirdiği son sprinti ile kazanıyordu hem de.


Rekabet onu güçlendirmişti. Kenya tarihinde ilk defa bir kadın atlet 5000 metrede altına ulaşıyordu. Bir devrime imza atıyordu adeta. Kenya Başkanı Mwei Kibaki ülkenin 46. kuruluş yıl dönümü olan 12 Aralık 2009’da Cheruiyot’a en büyük devlet nişanlarından Büyük Savaşçı Unvanı’nı takdim ediyordu. Lakin bu başarı daha büyük bir fırtınanın habercisiydi sadece. Ricky Simms ile beraber artık kocası olan aynı zamanda onunla çalışan eski atlet Moses Kiplagat da ona çok destek oluyordu. Bu arada ordu veya kolluk kuvveti mensubu olan birçok Afrikalı atlet gibi Cheruiyot da polis memuru olmuş, hatta başarılarıyla onbaşı rütbesine yükselmişti. Son yıllarda büyük şampiyonalarda hep Etiyopyalıların gölgesinde kalan ve bazı yetenekli isimlerini Körfez Arap Ülkeleri’ne kaptıran Kenya atletizmi ayağa kalkmanın planlarını yapıyordu. Cheruiyot burada başrolü üstlenecekti. Iten’de yakın zamanda açılan Kip Keino Performans Merkezi ve Lornah Kiplagat Antrenman Kampı’yla beraber Rift Vadisi’nde adeta seferberlik ilan edildi. 2005 Helsinki’de sadece 5000 metrede Benjamin Lino’nun altını ile teselli bulan ülke bu sefer daha donanımlı çıkacaktı Daegu’ya. Cheruiyot ve ekibi ise 5000 metrenin yanına 10000 metreyi eklemenin planlarını yapıyordu. Hatta 2011’e yıllardır Godot’yu bekler gibi beklediği Kros Dünya Şampiyonluğu’na Ounta Umbria’da ulaşarak başlıyordu. Hem de yakın arkadaşı, vatandaşı Linet Masai’yi geçerek… Hem İngiltere’de daha modern şartlarda hem de Kenya’nın Iten kentinde kırmızı toprak pistte çalışarak dengesini buluyordu. Her gün antrenman partneri olan üç erkek atletle beraber koşuyordu. Her gün kocası ona Ugali, Githeri gibi Vivian’ın sevdiği yemekleri yapıp, arabayla onu evden tesise götürüp orada Vivian’a eşlik ediyordu. Her gün Rick Simms öğrencisiyle ilgilenip ona destek veriyordu. Ama düğüm asıl, her antrenmanının en ufak ayrıntısına kadar verilerini daha çalışması biter bitmez disiplinli bir şekilde Simms’e gönderen Cheruiyot’da çözülüyordu. Genetik mirasının üzerine disiplini ve çalışkanlığı ile inşa ettiği sağlam yapı takdire şayandı. Yakın arkadaşı Linet Masai ve Sylvia Kibet ile de antrenman yapıyordu.  Aynı hedef için çarpışsalar da Kenya atletizm ekibi tam bir takım gibi hareket ediyordu. Diamond League Stockholm ayağında DN Galan’da ıslak zeminde tek kişilik bir resitalle 14:20.87 ile Kenya Rekoru kırarak tüm zamanların en hızlı üçüncü 5000 metre derecesine imza atıyordu. Ayak sesleri bir hayli gürültülüydü. Tüm bu fedakarlıkların ve meşakkatli çalışmanın karşılığını da en nihayetinde aldılar… Sadece bir kez Pontevedra’da 10000 metre koşan Cheruiyot, Daegu’da altına ulaşırken, 5000 metrede de üstelik Defar’ı bertaraf ederek çok zor bir ikili başarıyla duble Dünya Şampiyonu oluyordu. 2005 Helsinki’de Dibaba’nın duble başarısını tekrarlayıp tarihe geçiyordu. Hem de bunu yapan ilk Kenyalı kadın atlet olarak. Bilhassa 10 bin metreyi kazanmasından sonra onun en büyük gücünü her yarışa adapte olabilme kapasitesi olarak açıklıyordu Ricky Simms. Yarış sonrası eşi Moses Kiplagat’ın yarış taktiklerini öne çıkaran çifte Dünya Şampiyonu, takım arkadaşlarını unutmadan 7 altın madalya alarak tarihe geçen Kenya Atletizm Takımı için de başarının sırrı ekip ruhuydu diyordu. Bu konuda herkes hemfikirdi.

Vivian Cheruiyot atletizm tarihine geçen bir yıla rağmen IAAF tarafından çok tartışılan bir kararla yılın atleti ödülünden uzak kaldı. Lakin Laureus Yılın Kadın Sporcusu ödülünü aldığında ondan mutlusu yoktu. Bu ödülü sadece kendisi, kocası ve ekibi için almamıştı çünkü. Kenya kadınlarının geldiği nokta anlamında Booker T. Washington’u doğrularcasına bir sembol ödüldü bu. Şimdi hedefleri yılın bir bölümünü geçirdiği Londra’da Olimpiyat Altını ve 5000 metrede 14 dakikanın altına inebilmek… Onu kendi vatandaşlarıyla beraber Dibaba ve Defar’a karşı izlemek için sabırsızlanıyoruz. Bir de kazanırsa araç konvoyunun Serengeti’ye kadar uzanmasını kimse engelleyemeyebilir.