Tam 46 yıl önce Papa Altıncı Paul, dört asırlık bir geleneğe son veriyordu. Vatikan yasaklı kitaplar listesini sonunda yasaklamıştı. Aslında her şey 1559’da Papa Dördüncü Paul’ün zamanında başlamıştı. Engizisyon Kurulu tarafından yayımlanan Index Librorum Prohibitorum, sonuncusu 1948’de olmak üzere 20 baskı yapmıştı. Giordano’dan Galilei’ye, Descartes’dan Kant’a, Hume’dan Bacon’a,Voltaire’den Rousseau’ya, Hugo’dan Diderot’ya, Sartre’dan Gide’e, uygarlık tarihinin bütün kilometre taşları yasaklanmıştı. 1966’nın ilkbaharında Kardinal Ottoviani’nin listede çok fazla çağdaş edebiyat ürünü olduğunu söylemesinden iki ay sonra çıkan karar, malumun ilamı gibiydi.
Okuyanlarınız, filmini izleyenleriniz Umberto Eco’nun başyapıtı Gülün Adı’ndaki meşhur kör kütüphaneci Jorge figürünü hatırlayacaklar. Aristo’nun kitaplarını, gülmeyle ilgili yazıları saklayan, hattâ sayfalarına sürdüğü zehirlerle okuyanları öldüren karakterin adının Jorge olması çok dikkat çekici olsa gerek. Eco, acaba en sevdiği yazarlardan biri olan Jorge Borges’e yaptığı göndermede ne demek istiyordu… Ekşi sözlükte Bosch Kalfa’nın harika entarisine bir kulak vermeli: “Arjantin Milli Kütüphanesi’nin müdürü Borges, Aristo’nun Poetikasını, kendi yazdığı kısa öykülerden oluşan Labirent adlı kitabına kapatmış, İbn Rüşd’ü aynı adlı kitapta yer alan ‘Averroes’in arayışı’ ile yalayıp yutmuştu. Tıpkı kayıp yazıları zehirlenme pahasına yutan, ‘labirent’ten oluşan kütüphanenin bekçisi kör keşiş “Jorge” gibi.” Hatırlanacağı gibi Averroes ya da nam-ı diğer İbn Rüşd, Aristo’yu Avrupalılara tanıtmıştı.
Kitapların basılmadan yasaklandığı uzak bir diyarda, yasaklı kitaplar listesinin yasaklandığı 14 Haziran 1966’dan tam 20 yıl sonra son nefesini veren büyük usta Jorge Luis Borges’e selam olsun.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane