Detroit, Michigan’dan selamlar.
Yeni yıla ve dolayısıyla konferans takvimine doğru yaklaşırken, kolej basketbolu adına pek fazla şey kaçırmadınız. Ben Simmons’ı şimdilik, Monmouth yedeklerini (ve Bieber jenerasyonunu) sonsuza dek göz ardı edeceğim.
23 Aralık sabahı itibarıyla beş namağlup takımımız var. Her birinin bir ölçüde beklentilerin üzerine çıkarak bunu başardığını söyleyebiliriz. Bu beş takımdan #1 Michigan State, dün gece sezonun geri kalan bölümünün muhtemelen en iyi oyuncusu Denzel Valentine’dan yoksun çıktığı ilk maçta Oakland önünde devre biterken 13 sayı gerideydi ve uzatmada kazanırken şans yanlarındaydı. Bir diğer namağlup #6 Xavier ise Skip Prosser Classic’te ikinci devrenin başında yakaladığı 26-6’lık seriyle maça dönebildi. Özetle, yıkılmaz bir takım bulmak son birkaç sezona oranla daha güç. Final Four tahminleri daha iddiasız.
Ancak dün gece The Palace’ta gördüklerim üzerine, Michigan State’in yanına bir küçük yıldız iliştirmek gerekebilir gibi geliyor. Valentine’ın sakatlığının, gizliden gizliye, Spartans sezonunu kusursuzluğa taşıyacak domino taşının devrilmesi anlamına gelebileceğini Oakland maçından önce de dile getirenler yok değildi. 18.5 sayı, 8.3 ribaund, 7.1 asist ortalama ile oynayan, şimdiden iki triple-double yaparak okul tarihinde ismini Magic Johnson, CHARLIE BELL!!! ve Draymond Green’in yanına yazdıran bir oyuncunun yokluğundan nasıl bir iyi senaryo çıkabilir?
Öncelikle Valentine’ın sakatlığının minör bir kıkırdak operasyonu ile çözülecek, kalıcı hasar bırakma ihtimali bulunmayan 2-3 haftalık bir sakatlık olduğunu belirtelim. 2015-16 kadronun Izzo’nun East Lansing’de geçirdiği 21 yılda eline geçen en yetenekli oyuncu grubu olmadığını bir bakışta anlıyorsunuz. Geçtiğimiz sezona nokta koyan Duke maçında 30 dakika oynayan üç isimden bu sezona devreden tek isim Valentine. Nairn Jr., Costello ve Forbes gibi isimler belki rotasyonun bir parçasıydı ama bu kez daha büyük rollerle vitrinde olacaklar. Valentine’ın yokluğu, tüm bu oyuncuların mevcut görev tanımlarının bir parça dışına taşıp özgüven depolamaları için paha biçilmez bir fırsat olabilir. Ve bu ortalama oyuncu grubunda gizlenmiş özel bir takım olduğu ortaya çıkabilir.
Dün gece Valentine’ın yerine ilk beşe yükselen isim Eron Harris’ti. 2014’te West Virginia ile iyi bir sezon geçirdikten sonra transfer edilen ve kurallar gereği geçtiğimiz sezonu kenarda geçiren Harris, dün geceye kadar 16 dakika ortalamayla oynuyordu.1 Dün ilk beş çıktığı ilk maçta 33 dakikaya 27 sayı, 5 ribaund, 5 asist sığdırdı ve belki de daha önemlisi, uzatmada maç hala kopmamışken 37 sayı ile Michigan State’in canına okuyan Kay Felder’ın beşinci faulünü almasını sağlayan savunma hamlesini yaptı. Valentine oyunu domine ederken bir ayağını fren pedalında tutmayı alışkanlık haline getirmiş çılgın şutör Bryn Forbes ise 7/9 üçlük ve 32 sayıyla kariyer gecesini yaşadı. Yine de aldığı basit dördüncü faul için Izzo’ya hesap vermesi gerekti. Geçen sezonla birlikte Keith Appling’in yerini ve forma numarasını alan, ismiyle kalbimizi çalan Tum Tum Nairn Jr. ise başlangıçta Appling’den daha kötü bir prospect gibi dursa da (bence bu da tartışılır) kanatlarında Valentine, Forbes ve Harris’i bulunduran bir takım için ideal oyun kurucu özellikleri taşıyor: az top kaybı, iyi savunma, sağlam motor, ortalama oyun aklı.2 Hazır Valentine’ın hipnoz etkisinden kurtulmuşken bu birkaç hafta boyunca freshman Deyonta Davis’i de özellikle izlemenizi öneririm. Belki bu sezonki katkısı sınırlı olacak ama gelecek yıl yapacaklarını çok merak ediyorum.
The Ewing Theory gibi kapsamlı bir açıklama bekleyenler hayal kırıklığına uğramış olabilirler. En azından bu gerçek. Bir anda Wooden Ödülü için tartışmasız favori konumuna yükselen yıldız oyuncusunun yokluğunda zor durumlardan çıkmanın bir yolunu bulmaya çalışan yan parçaları izlemek, tıpkı dün gece olduğu gibi, Izzo’ya Valentine’ın sırtında kazanılan bir galibiyetten daha büyük mutluluk veriyor olsa gerek. 500. galibiyetini kutladığı, ilk kez Şöhretler Müzesi adayları arasında yer aldığı sezonda fileleri kesmesi çok şık olur.
Gelmişken Bo Ryan’ı da uğurlayalım. Wisconsin basketbol programını bambaşka bir boyuta çıkaran adam, üst üste iki Final Four’dan sonra emekliliğin ipuçlarını vermişti. Haberlere göre, Ryan’ın niyeti geçtiğimiz yaz “zirvede” bırakmaktı. Ancak görevi 22 yıllık asistanı Greg Gard’a devretmek istiyordu. Dean Smith ve Bobby Knight gibi efsanelere özenmişti, Madison’da gerçekleştirdiklerine bakılırsa hakkı da vardı. Fakat atletik direktör Barry Alvarez bu fikre sıcak bakmadı. O da bir yıl daha takımın başında kalabileceğini söyledi, geçen hafta da bir basın toplantısı sırasında aniden emekliliğini açıkladı.
Aralık ayında yeni koç arayışlarına girmek pek akıl karı olmadığından Alvarez’in, sezon sonuna kadar işi Gard’a bırakmaktan başka çaresi yoktu. Ryan’ın bu hareketini saha içindeki dehasıyla benzeştirenler de var, etik polisine şikayet edenler de… Her halükarda Gard’ı ve sene sonunda işi alamazsa yerine gelecek ismi bekleyen, çok zor bir görev olacak. Ryan, Madison’daki 14 yılı boyunca her sezon NCAA turnuvasını görerek korunması neredeyse imkansız bir standart oluşturdu.
Aslında onun göreve gelme hikayesi de çok farklı sayılmaz. 2000 baharında takımı 59 yıl sonra Final Four’a taşıyan3 Dick Bennett, ertesi sezon iki maça çıktıktan sonra emeklilik kararı aldı ve görevi asistanına bıraktı. Fakat kötü bir sezonun ardından, dönemin atletik direktörü başından beri aklındaki isim olan Rick Majerus’ın kapısını çaldı. Çaldığıyla da kaldı. İkinci tercihi, yıllardır eyaletin Div. III takımlarını çalıştıran Ryan’dı. İmza töreninde “Zaten eşimin de ilk tercihi değildim” dedi (gülüşmeler) ve işe koyuldu.
Benim rakip takımların ve seyircilerin perspektifinden ‘kanal tedavisi hücumu’ demeyi yeğlediğim Swing Offense ile krallığının ilk imzalarını attı. Fırsat ve pozisyon eşitliğine dayalı, çağdışı paternler ve üçgenler üzerinden ilerleyen, çirkin ve metodik bir hücumu geçen sezon (KenPom.com’un değerlerine göre) modern zamanların en efektif işleyen hücumu yaptı. Gerçi Gard’ın çizdiği şablon içinde4 Frank Kaminsky’ye tanınan serbesti düşünüldüğünde, başarıya ulaşan hücuma Swing Offense demenin yersiz olacağını dile getirenlerin sayısı da hiç az değildi ama temel prensipleri sahada hala seçebiliyordunuz.
Yeni kurallarla birlikte Swing Offense gibi sistemlerle kazanan bir yapı kurmak artık çok zor olacak. Daha da ileri gidip Ryan’ın emekliliğiyle bu hücumun da neslinin tükendiğini söyleyebiliriz hatta. Recruitment alanında da hiçbir zaman güçlü olamamış bir program bu standartları koruyacaksa bunu başka yollarla yapacak. Yani Ryan’ın çok az kişinin becerebildiği bir şeyi yapıp doğru zamanda veda ettiğini söylemek mümkün.
Yeni kuralların en önemlisi 30 saniyeye düşen şut saati elbette. Buna bağlı olarak geçen sene bu mevsimde 68 olan sayı ortalaması 74’e çıkmış durumda. Her takım kabaca dört hücum daha fazla kullanıyor. PPP (points per possession) ise şimdilik çok az etkilenmişe benziyor ama oradaki değişimi bu kadar kısa sürede gözlemlemenin mümkün olmayacağı biliniyordu. Butler’ın 144 sayı atarak Div. I rekorunu ele geçirmesi de ‘dramatik bir değişim var’ algısı yarattı. Kimsenin bundan şikayet ettiği yok tabii.
Bir de turnuva zamanı geldiğinde oyunu iyiden iyiye güreşe çeviren temasları engellemek için yeni ve NBA’e daha yakın faul standartları getirme niyeti var. NCAA bunu iki yıl önce de denemiş, ancak hakemler Mart ayı geldiğinde Aralık ayındaki kararlılıklarını korumayı becerememişlerdi.5 Dün The Palace’ta 45 dakikada 62 faul çalındı ve 90 kere faul çizgisine gidildi. İki sene önce bu görüntü koçların oyunun çok fazla bölünmesinden şikayet etmelerine, çeşitli yazarların da bunun reytingleri kötü etkileyeceğini iddia etmelerine yol açmış ve belki de o geri adıma ortam hazırlamıştı. Göreceğiz.
Fred Hoiberg el freni miymiş? Rasheed Sulaimon, Koç-Ka’nın en büyük pişmanlığı mı olacak? Bunlara bilahare yanıt ararız. Sık görüşelim.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane