Özellikle 2002 sonrası yapılan hamlelerle Almanya futbolcu fabrikası haline geldi. Bu gelişim bir taraftan korkutucu çünkü standart, birbirinden çok da farkı olmayan bir oyuncu topluluğu yetişiyor. Fakat iyi tarafı bu standardın çok yükseklerde olması ve futbol kalitesinin artması. Bu gidişle futbolculuk mesleğinin üst yaş sınırının iyice küçülmesi de ihtimal dahilinde. Ligde en genç yaş ortalamasına sahip takım 24,1 ile Hoffenheim. En “yaşlısı” ise 26,6 ortalamayla Braunschweig. Freiburg, Stuttgart, Bremen, Hoffenheim gibi takımlar maçlarına bazen 23 yaş ortalamasıyla çıkıyor.
Almanya milli takımı da belki de sırf bu yüzden senelerdir genç, dinamik ve eğlenceli takım olarak anılıyor. Götze, Reus, Draxler, Meyer, Ter Stegen ve daha birçok isim çok küçük yaşta kendilerini gösterdiler ve dünya futbolunda isimleri geçmeye başladı. Bu bir taraftan Almanya’da futbolun da geleceğini garanti altına alıyor. Konu futbol olunca işin tabii ki politik kısmı da var. Mesut Özil, Sami Khedira, Jerome Boateng gibi isimler birlikte yaşayabilmenin getirdiği avantajları göstermekte sembol olarak kullanılıyor. Aynı zamanda Bundesliga’nın ilk 3 ligini içine alacak şekilde geliştirilen, futbol akademilerinden oluşan bu sistem başka ülkelerden gelen futbolcuları da kendine adapte edebiliyor.
Max Meyer, Hakan Çalhanoğlu ve Timo Werner’den Ozan Can Sülüm’le şurada bahsetmiştik. Ben bu üç isim dışında izlemekten zevk aldığım, az da olsa geri planda kalmış, aklıma gelen futbolcuları yazdım.1 Hepsi ileride bir yıldız olamayacak ama hepsi çok yetenekli ve ekstra bir ilgiyi hak ediyor.
Neuer, Ter Stegen gibi isimlerin bir basamak gerisinde gözüküyor ama bu listenin en ünlü ismi o olabilir. Stuttgart alt yapısından yetişen Leno, Stuttgart II’de oynarken 19 yaşında Leverkusen’e kiralık gönderildi. Rene Adler’in sakatlığında kaleci sorunu yaşayacağı düşünülen Leverkusen’de gösterdiği performans bir sonraki sezonda 7,5 milyon Euro karşılığı Leverkusen’e transfer olmasını sağladı. O günden beri de eldivenleri kaptırmadığı gibi bir de Adler’in Hamburg’a bedelsiz gönderilmesine sebep oldu. Estetik kurtarışlar yapıyor, çok hırslı, ceza sahasına kimse girmesin istiyor, oyun kurma becerisi üst seviyelerde. En büyük hayalim Real Madrid’de oynamak diyor.
Sırasıyla Karlsruhe, Hoffenheim, Stuttgart ve Schalke alt yapılarında oynayan Kolasinac, Bundesliga’da ilk maçına Huub Stevens yönetimindeki Schalke’yle Eylül 2012’de çıktı. İkili mücadelelerde çok güçlü, oyun içinde konsantrasyonu yüksek ve çok hırslı. Kısa paslarda iyi olmasına rağmen ceza sahasına ortaları çok isabetli değil. Gücü ve mücadeleci yapısıyla şimdilik açıklarını kapatsa da daha yüksek seviyelere gelebilmek için oyununun hücum yönünü geliştirmesi ve çok sık yaptığı faulleri azaltması gerekiyor. Almanya’nın U-18’den U-20’ye kadar genç milli takımlarında oynayan Kolasinac, A takım seviyesinde Bosna Hersek’i seçti ve geçtiğimiz Kasım ayında Arjantin karşısında milli formayı giydi. Bu performansla devam ederse Brezilya kadrosunda olacaktır.
Hoffenheim’ın genç kadrosunun en genç isimlerinden. 11 Mayıs 2013’te Hamburg karşısında ilk Bundesliga maçına çıktı. Geçtiğimiz ekim ayından beri de düzenli olarak 11 oynuyor. Hava toplarında çok etkili, güçlü ve en önemlisi hücuma yardım edebilen bir defans oyuncusu. Niklas ilk Bundesliga golünü Bayern Münih’e attı. Şu ana kadar da 3 golü bulunuyor. Ligin defans hattını en az önemseyen takımında ağır bir görev üstlendi, bu nedenle yaşıtı defans oyuncularına göre daha çabuk tecrübe kazanma şansı doğdu.
Annesi Şilili, babası ise İspanyol olan Rodriguez Bundesliga’ya başka ülkeden katılan futbolculardan. İsviçre’de, FC Zürih’te alt yapı eğitimini alıp profesyonel oldu. 2012’de Magath tarafından Wolfsburg’a getirildi. O günden sonra Wolfsburg’la 60’ın üzerinde resmi maça çıktı, kariyerindeki toplam maç sayısı 100’ü geçmiş durumda. Sezonun ilk yarısında Wolfsburg’un yükselişinde büyük pay sahibiydi. Klişe tabirle oyunun iki yönünü iyi değil mükemmele yakın oynuyor. Sert, düzgün ortaları var, çok iyi şut atıyor. Defansta kademesini kaybetmiyor. Oynadığı mevkide David Alaba ligin en iyisi gibi gözükse de ondan geri kalır bir yanı yok. Hatta Alaba’ya göre çok daha güçlü, ayakta kalmasını biliyor. Milli takım tercihini İsviçre’den yana yaptı. Bu yaz Dünya Kupası’nın dikkat çeken isimlerinden olabilir. Şu ana kadar ligde 5 gol ve 4 asisti bulunuyor.
Meksika’da 2011’de düzenlenen U-17 Dünya Kupası’na giden Almanya milli takımına Almanya’nın altın nesli olacak deniliyordu. İşte o neslin futbolcuları yavaş yavaş A takımlarda oynamaya başladılar. O takımın içinde 8 tane de Türk asıllı futbolcu vardı. Bunlardan birisi de Stuttgart’ta yetişen Robin Yalçın. Oynadığı bölge şu andaki takım dizilişlerinde belki de en önemli yer. 1,83 boyu ve güçlü fiziğiyle dayanıklı bir orta saha oyuncusu. Ayaklarına hakim, isabetli paslar yapıyor. Onu çalıştıran hocalara göre son 10 yılda Stuttgart’ta yetişen en yetenekli futbolcu. Bu 10 yıl içinde Sami Khedira, Mario Gomez gibi futbolcuların olduğu düşünülünce değeri daha iyi anlaşılabilir. Robin Almanya milli takımının tüm alt yaş gruplarında oynadı fakat henüz A milli takımlarda oynamadı.
Meksika 2011’de üçüncü olan U-17 milli takımının kaptanıydı. Bayern Münih alt yapısından yetişip ilk Bundesliga maçına da orada çıktı. Fakat bu sezon başında 5 milyon Euro karşılığında Leverkusen’e gönderildi. Bu sezon en düzenli forma giyen futbolculardan olan Emre’nin en büyük avantajı sahanın birçok bölgesinde oynayabiliyor olması. Gerek olduğunda hücuma da yardım edebilen, zorda kalınırsa defansta da oynayabilen Emre’nin Bayern’de sol kanatta hücuma yönelik oynadığı maç bile olmuştu. Asıl bölgesi ise orta sahanın ortası. O da Robin gibi Almanya’nın tüm alt yaş gruplarında oynadı ve henüz A milli takımlar seviyesinde maça çıkmadı.
Bundes-sohbet yazılarında Ozan’la değindiğimiz Drmic de İsviçre – FC Zürih’de yetişip Almanya’ya gelenlerden. Hızlı bir futbolcu. Bitiriciliği yüksek. Dribling yapmayı seviyor, kısa paslarla çok rahat pozisyona girebiliyor. Zayıf yönü defans oyuncularına sık faul yapması ve defansa az yardım etmesi. Bu sezon 11 gol ve 3 asistle takımına büyük katkı yaptı. Hırvatistan asıllı olan Drmic de futbol eğitimini aldığı ülkeden yana milli takım tercihi yapan futbolculardan. Dünya Kupası’nda da muhtemelen İsviçre kadrosunda olacak.
Bittencourt 16 yaşında Energie Cottbus’la 2. ligde ilk resmi maçına çıktı. Orada gösterdiği performansla Dortmund’a transfer oldu fakat pek şans bulamadı. Bu sezon Hannover’e transfer oldu. Slomka’nın güvendiği futbolculardan olan Bittencourt, Tayfun Korkut’un takımın başına geçmesiyle ilk 11’in sürekli isimlerinden oldu. Babası Almanya’da oynayan Brezilyalı futbolculardan Franklin Bittencourt. Bu nedenle o da Almanya’nın çifte pasaportlu futbolcularından. İki ayağını da çok iyi kullanıyor, hızlı ve çok iyi bir dribling yeteneği var. Tek eksiği oyuna hakim olma yeteneği. Oynadığı pozisyonun gerektirdiği oyun zekası var ve eksik yönünü de tecrübeyle kapatırsa çok iyi bir futbol kariyeri onu bekliyor.
Böyle bir listede Mönchengladbach’dan bir futbolcu olmaması neredeyse imkansız. Hrgota Bosna Hersek doğumlu, Hırvatistan pasaportu sahibi ama futbolculuk eğitimini İsveç’te almış. Bu üç ülkeden birinde oynayabilecek fakat henüz tercihini yapmadı. Bundesliga’da ilk defa 11 başladığı maçta Mainz’a karşı 3 gol birden atarak bütün dikkatleri üzerine çekmişti. Bu sezon şu ana kadar sadece 3 maçta ilk 11’de başladı ve toplamda 21 maçta oynayıp 2 gol attı. 1,85 boyunda hava toplarına hakim, aynı zamanda da çok düzgün şut atabiliyor.
Onsuz Almanya’da genç futbolcu listesi yapamadım. Son isimde taraf olma hakkımı kullanıyorum. Dün 18 yaşını doldurdu ve VfB Stuttgart’la 2018’e kadar sürecek profesyonel sözleşme imzaladı.
8 şubat 2012 - 19 aralık 2022, yazıhane