Skip to content

Şafak 10: …Ve Diğerleri

Playoff'a kapak atmak isteyenler, ne yaptığını bilmeyenler, lotarya peşinde koşanlar...

Sezonun başlamasına on gün kala manzarayı kabaca kestirebiliyoruz. Şampiyonluktan bahsedebilecek on takım var. Geri kalanların kafasında binbir tilki dolaşıyor; bazıları playoff’a kalmak istiyor, bazılarıysa dibe çakılmak. Hepsi farklı hikayelerin peşinde. Şampiyonluk ümidi filizlenmeyen arenalarda bile heyecan hüküm sürmeye devam ediyor. Müstakbel süper yıldızlar, emektar efsaneler, merak edilen çaylaklar, hak ettiklerinden daha az değer verilen oyuncular, çiçeği burnunda koçlar, sil baştan inşa edilen kadrolar… Otuzuncusundan onbirincisine dek tekmili birden diğerleri:

Level: D-League

Philadelphia 76ers: Menajerlik kariyerinin ilk senelerini Bynum’ın çürümüş dizlerine –ve medcezir halindeki IQ seviyesine– emanet etmek istemeyen Sam Hinkie, kadroyu dağıtmaya karar verdi. Hem de ne dağıtmak. 2013/14 Sixers, son senelerde ligin gördüğü en kötü takımların başında geliyor. Kadrodaki yegane yıldızı New Orleans’a göndermeleriyle beraber otuzuncu sıra için sezonluk kombine bilet almış oldular.

İyi savunma yapan, 3’lük atabilen, kontratı makul olan genç bir yıldızın böylesine kolaylıkla elden çıkarılması bana hâlâ garip geliyor ama Hinkie’nin aldığı riskler meyve verirse Sixers’ın çehresi bir anda değişecek. Kadroda yeniden yapılanmak için hayal edilebilecek en ideal çaylak var: Nerlens Noel. Sakatlığı sebebiyle sezonun ilk yarısında sahaya çıkamayacak olan Noel’in sağlığına tamamen kavuşması muhtemel. Üstelik Pelicans da Sixers gibi playoff’ları kaçırırsa Hinkie’nin elinde son senelerin en iyi draft’lerinden biri için iki lotarya hakkı olacak. O zamana dek mümkünse bir daha Sixers’tan bahsetmeyelim.

Phoenix Suns: NBA tarihinde oynadığı maç başına en fazla galibiyet alan dördüncü takım, bugüne dek şampiyonluk kazanamadı. NBA’in belli başlı altın kuralları var: Şampiyonluk iddiası olan takımlar, bu ihtimalin peşini asla bırakmamalı ve şampiyonluğa ulaşamayacak takımlar dibe vurmaktan çekinmemelidir. Tarihi boyunca draft pick’leri peşinde koşmak yerine mümkün olduğunca kazanmaya çalışan Suns, nihayet yeni genel menajeriyle beraber yalnızca 2014 draft’ini düşünüyor.

Suns’ın sezon boyunca vaat ettiği hikayeler:
– Bledsoe’nun oyun kurucu olarak oynatıldığı başarısız deneyler.
– #Morris ikizleri beraber sahaya çıktığında atılacak tweet’ler.
– Kadrodaki bazı oyuncular (Gortat, Dragic…) hakkında çıkacak takas dedikoduları.

Level: Beni Arayan Olursa Evde Yokum

Utah Jazz: Al Jefferson ve Paul Millsap’in ayrılmasıyla beraber meydan Enes Kanter ile Derrick Favors’a kaldı. Neredeyse hiç savunma yapamayan Jefferson’ın yerini alan uzun ikilisi müdafaada geçen sene başarılı olmuş ama hücumda tökezlemişti.1 Uzun süreler beraber oynadıklarında neler yapabilecekleri merak konusu. Üstelik Jazz hücumunu sürükleyecek oyun kurucunun vereceği performans da meçhul.

Bir sonraki sezona başlarken muhtemelen koçu değiştirmiş olacaklar, kontratı yazın bitecek oyuncuları takasta kullanmaya çalışacaklar ve lotaryada üst sıralardan bir çaylak seçecekler. 2013/14 sezonu, onlar için yalnızca genç oyuncularının gelişim göstereceği 82 maçlık bir hazırlık kampı olacak.

Boston Celtics: 1 kere şampiyon oldular, 1 kere finallerin yedinci maçında kaybettiler, 1 kere finallerin ucundan döndüler. 6 sene boyunca oynadıkları maçların %66’sını kazandılar. 6 sezonun ortalamasını alınca 100 pozisyon başına en az sayı yiyen takım oldular. Yardımcı koç Tom Thibodeau ile beraber günümüz NBA’indeki savunma anlayışının (strong side’ı kalabalıklaştırmak, boyalı alanı mümkün olduğunca kapamak) ilk mükemmel temsilcisi oldular.

Garnett, Pierce, Rondo… Kadrodaki hemen hiçbir oyuncu herkesçe sevilen isimler değildi. Fakat maçları seyrederken özel bir ekibin mücadelesine şahit olduğumuzu fark etmemek imkansızdı. Omuz omuza mücadele etmekten zevk alıyorlardı. Oklahoma gibi birbirlerine çocuksu bir sevgi bağıyla kenetlenmemişlerdi ama beraber savaşa girebilirlerdi. Artık Doc Rivers Los Angeles’ta, Pierce ve Garnett Brooklyn’de, Ray Allen ise Florida’da muzaffer bir kariyerin son perdesini yazmak için çabalıyor. Boston Garden’ın kubbesinde baki kalan, bir hoş flamaymış.

Orlando Magic: Geçen sezon ligin en kötü 3’lük atan ikinci takımı olmuşlardı. Bu alanda daha iyi olabileceklerine dair hiçbir ipucu yok. Dört sene boyunca %40 seviyesinde 3’lük isabeti kaydeden Afflalo, geçen sezon %30’a geriledi. Ellerindeki genç ve yetenekli oyuncuların da hücumda neler yapacağı meçhul. Üstelik müdafaaya dair ipuçları da korkunç. Ligde en verimsiz savunma yapan takımlar arasındaydılar.2 Yani hedefleri için ideal pozisyondalar. Lotaryada birinci sırayı elde etmek isteyecekler, başarırlarsa Wiggins’i seçecek ve NBA’e alıştırıp birkaç sene sonra Lakers’a kaptıracaklar.

Sacramento Kings: Warriors’un yardımcı koçu olarak lig genelinde büyük saygı gören Mike Malone Kings’in yeni koçu.3 Elinde birkaç değerli parça olacak: Vasquez, Thornton… ve Boogie. Boogie parkelere çıktığında 100 pozisyon başına 102,2 sayı atıyorlar, sahada yoksa 104 sayı. Boogie’yle beraber 100 pozisyon başına 109,5 sayı yiyorlar, Boogie olmadığında 107,5 sayı. Ve artık Sacramento Kings, Boogie’nin takımı.

Charlotte Bobcats: Ligin kara deliği olmaktan vazgeçip kötü takımlar arasında yer almayı tercih ettiler. Nihayet. Artık seyredenleri kanser etmek yerine hafifçe hüzünlendirmek istiyorlar. Son senelerde devcileyin bir loser damgasıyla mühürlenmiş gibiydiler. İmajları öylesine korkunç hale gelmişti ki, serbest piyasadaki Al Jefferson’ı ikna edebilmek için 3 seneliğine 41 milyon dolar vermek zorunda kaldılar. Kendisine teklif edilen parayı duyunca Charlotte yollarına düşen Jefferson –benim için– ligdeki en sıkıcı oyuncular arasında olsa bile özellikle sol blokta topu alır almaz skor üretebileceği için Bobcats’in nazaran daha ciddi bir ekibe dönüşmesini sağlayacak.

Kadroda eli yüzü düzgün birkaç oyuncu var; ligdeki underrated guard’lardan Kemba Walker, kariyerinde ilk kez iyi 3’lük atmayı başaran ve savunmada da aksamayan Gerald Henderson, çaylak olmasına rağmen sezon başlar başlamaz katkı verebilecek Cody Zeller, rakip savunmaların Jefferson & Zeller ikilisine odaklanmasıyla beraber hücumda en azından vasat çizgiye ulaşmayı ümit eden Michael Kidd-Gilchrist… Tabii saydığım hiçbir isim, Bobcats’in lotaryaya girmesini engellemeyecek. Yönetim, sezon boyunca hem imajını az buçuk tamir etmeye çalışacak, hem de önümüzdeki draft için üst sıralardaki yerini koruyacak.

cavs

Level: Sisifos

Toronto Raptors: Toronto, asla kendisinden bekleneni veremeyen yıldızların anavatanı. Vince Carter, T-Mac, Bosh, Bargnani… Hiçbiri vaat edilmiş başarıları Toronto’ya getiremedi. Ebedî bir Sisifos işkencesiyle lanetlenmişe benzeyen camia, sonu gelmeyen başarısızlıklardan ders almamışçasına geçen sene Rudy Gay’i, performansıyla değilse bile kontratıyla süper yıldız seviyesinde olan verimsiz bir basketbolcuyu kadrosuna kattı. Raptors’un Gay ve etrafındaki birkaç değerli isimle (Lowry, Valanciunas, Amir Johnson, hâlâ kendisini geliştirmesi beklenen DeRozan…) playoff mücadelesi vermesi mümkün.4 Fakat yeni GM Masai Ujiri’nin ilk hedefi Rudy Gay’i yollamak olacak. Ardı arkası kesilmeyen felaketlerden kurtulmak için Raptors’ın kadrosunu son kez temizlemek, camianın bronz tarihine gümüş bir sayfa açmak istiyor.

Milwaukee Bucks: Süper yıldızmışçasına para kazanan all-star’lar, yıldız kontratıyla ödüllendirilen rol oyuncuları, ismini hatırlayamadığım birkaç basketbolcu… Milwaukee Bucks’ın son 10 senelik malî tablosundan bir demet kabus:

Tim Thomas: $9 milyon (x4)
Jason Caffey $5 milyon (x5)
Keith van Horn $15 milyon (x1)
Joe Smith: $6 milyon (x3)
Dan Gadzuric: $6 milyon (x5)
Michael Redd: $15 milyon (x6)
Bobby Simmons $9 milyon (x3)
Richard Jefferson $13 milyon (x1)
Luke Ridnour: $6,5 milyon (x2)
John Salmons $6,5 milyon (x2)
Corey Maggette: $10 milyon (x1)
Drew Gooden: $6 milyon (x3)
Stephen Jackson: $9 milyon (x1)
Beno Udrih: $7 milyon (x1)
Monta Ellis: $11 milyon (x1)

Milwaukee Bucks, senelerdir Doğu Konferansı’nda yedinci veya sekizinci sırayı elde edebilmek için elinden geleni ardına koymuyor. 2013/14 sezonunda da benzer bir hedef için mücadele edecekler.

Level: Lütfen Daha Sonra Tekrar Deneyiniz

Cleveland Cavaliers: Bu kategorinin bir üsttekinden pek farkı yok ama Cavs ve Wizards, ellerindeki genç ve değerli oyuncular sayesinde hem sezona, hem de yakın geleceğe ümitle bakıyor. Kyrie Irving –tüm ligdeki en kötü dış savunmacılar arasında olmasına rağmen– muhteşem hücumuyla süper yıldız sınırına dayandı. Dion Waiters değerli bir parça olacak. Ellerinde bireysel gelişimlerini sürdürünce katkı verebilecek birkaç genç oyuncu daha var. Jarrett Jack’in kadroya katılması da Kyrie’nin son çeyreklerde yalnızca skoru düşünmesine imkan verecek. Fakat Cavs’in kaderini uzun rotasyonu tayin edecek. Bynum’ın kaç maç oynayabileceği meçhul. Yalnızca iki sene önce all-star maçında ilk 5 başlayan ve sezonun en iyi ikinci 5’ine seçilen Bynum, kariyeri boyunca bir daha asla vasat seviyeyi aşamayabilir.5 Anderson Varejao ise son 3 sezonda toplam 82 maç bile yapamadı.

Mike Brown, hücum hakkındaki soru işaretlerini beraberinde getiren bir tercih olsa da Cavs’in geçen seneki korkunç savunmasını daha üst seviyelere çekecektir. Fakat Bynum ve Varejao, yönetimin hayalindekine benzer bir performans veremezse, Cavs’in son haftalara dek playoff yarışında kalması imkansız.

Washington Wizards: “Abartılıyor, verimsiz bir oyuncu, günümüz NBA’inde şut atamayan guard maksimum kontrat almamalı…” Sezonun ilk aylarında gönlümce atıp tuttuktan sonra John Wall bambaşka bir basketbolcuymuşçasına oynamaya başladı. Sezonun ikinci yarısında gösterdiği olağanüstü performansla herkesi kendine hayran bıraktı.6 Benzer bir şut performansını tüm sezona yayabilirse all-star seçilmesi muhtemel. Hatta kadro sağlıklı kalırsa, all-star kalibresine gelecek diğer takım arkadaşıyla (Beal) beraber Wizards’ı playoff’lara dek sürükleyebilir. En azından yönetimin beklentisi bu yönde. Wizards, iki genç oyuncusunun omuzlarında başarıya ulaşmak istiyor. Hatta bu uğurda birkaç oyuncuya hak ettiklerinden daha fazla para vermeyi bile göze aldılar. Mesela 3 numara pozisyonunu doldurmak için ellerinde iki oyuncu var: Trevor Ariza ve Martell Webster. %36’yla 3’lük atan Ariza, Hornets felaketinin ardından ilk kez sezonu iyi geçirdi. %40 küsürle 3’lük atan Webster ise savunmada Ariza’ya kıyasla daha istikrarsız olmasına rağmen belli bir seviyeyi muhafaza edebileceğini gösterdi. Wizards yönetimi, yarışmacı kalabilmek için ikisine tam 12 milyon dolar ödeyecek.

Tabii kısa rotasyonu belli bir seviyede olsa bile uzunlar soru işareti. Cavs ölçeğinde olmamakla beraber front court rotasyonu Wizards’ın da menzilini belirleyecek. Her alana katkı verebileceğini bildiğimiz Nene, son senelerde eski halinin cılız bir gölgesine dönüştü. Savunmasıyla tanıdığımız Okafor ise sakatlıklarla boğuşuyor. Ne olursa olsun sezon boyunca playoff yarışının dışında kalmayacaklar ama önümüzdeki sene üst sıralara tırmanmak için birkaç hamle yapmaya mecburlar.

Level: Mamba Out

Los Angeles Lakers: Sıcak iklim, büyük şehir, efsanevî basketbolcular, Staples Center’a hücum eden Holywood şöhretleri… Los Angeles Lakers belki de kainattaki en özel camia. NBA tarihi boyunca ligin en büyük yıldızlarını, kontratları biter bitmez ikna edebilen Lakers’ın tüm sezonu hedefsiz geçirmesi, draft’te yer kapmak için bile isteye maçları kaybetmesi akla hayale sığmıyor. Muhteşem kibriyle tüm NBA’e tepeden bakan Lakers’ın tanking veya rebuilding ile uğraşması geleneksel olarak, hatta genetik olarak mümkün değil. Playoff’lara katılmak isteyecek ve hedeflerine ulaşamayacaklar.

Geçen sezon Kobe artık tüm enerjisini hücuma saklamaya başlamış, Gasol’un vücudu yarı yolda mola vermiş, Nash rakip kısalara yetişememişti. Mike D’Antoni ile yola devam eden Lakers yeni sezonda mucizevî bir gençlik aşısı keşfetmeyecek. Savunma verimliliği istatistiklerinde kesinlikle son 10 takım arasında yer alacaklar. Müdafaaya dair pek çok arızadan bahsetmek mümkün ama yalnızca bir tanesinden bahsetmek bile manzarayı resmetmeye yeterli: Dış oyuncuların nasıl savunulacağına dair kuralların değişmesi, point guard pozisyonunun da evrilmesine sebep oldu. Artık her takımda dripling üstünden potaya dek gidebilen hızlı ve çevik oyun kurucular var. Geçtiğimiz sezon, Nash ve yaşlı Kobe’nin kaçırdığı oyuncuları Dwight Howard’ın püskürtmesi gerekiyordu. 2013/14 sezonunda Nash 40 yaşında olacak, Kobe aşil tendonu sakatlığından dönecek ve Howard kadroda olmayacak.

Level: Işık Doğudan Gelir

Atlanta Hawks: Hawks’un kaderi senelerdir aynıydı. Playoff’lara kalmak, bazen ikinci tura yükselmek ama asla konferans finali görmemek için and içmiş gibiydiler. Sezona nasıl girecekleri, nereye varacakları, yaz aylarında neler yapacakları… Hepsi önceden yazılmışa benziyordu. Hiçbir hikayenin, hiçbir heyecanın yeşeremeyeceği sıkıcı bir iklime mahkum olmuşlardı.

Nihayet Atlanta yeni yapılanmaya gitme kararı aldı. Koç Larry Drew’den kurtulan yönetim, Spurs’un tüm şampiyonluklarında Popovich’in yanında oturan Mike Budenholzer’ı koçluk görevine getirdi. Jeff Teague, Josh Smith ve Horford gibi oyuncuları yavaş tempoya mahkum eden Larry Drew’in aksine Budenholzer’ın kafasında kadrosuna uygun bir oyun planı var. Teague’in sürüklediği hücumlarda Korver ve Jenkins gibi keskin şutörlerle alanı açacak, Al Horford’un yanına monte edecekleri Millsap’le beraber maçların belli bölümlerinde rakiplerini çaresiz bırakacaklar. Oyun zekası yüksek ve hücumda farklı roller üstlenebilecek (perdeci, pasör, şutör…) oyuncularla Spurs’u hatırlatan bir hücum inşa etmek istiyorlar. Ellerindeki en önemli koz Al Horford; sahada hemen her şeyi yapabilen ve hemen her özelliğine hak ettiğinden daha az değer verilen bir yıldız. Kariyerinde ilk kez hem oyuncu kadrosunun, hem sahadaki oyunun, hem de camianın merkezine oturacak.

82 maçlık devasa sezon, takımı diplere çekebilir (Mesela Lou Williams sakatlığını çabuk atlatamazsa kısa oyuncu rotasyonu korkunç hale gelecek). Doğu Konferansı’nı altıncılıktan iyi bir dereceyle bitirmeleri yine mümkün değil. Fakat Budenholzer’ın Horford, Teague ve şutörlerle inşa edeceği yeni yapı, camianın çehresini değiştirecek.

Detroit Pistons: Batı’ya göç etse karanlıklara gömülecek olmasına rağmen Doğu’da playoff güneşinin ilk ışıklarıyla yıkanan pek çok takım var; Hawks, Bucks, Wizards, Cavs… Belki de aralarındaki en acaip takım Detroit Pistons. Eğer işler yolunda giderse, Batı’daki muadillerine kök söktürebilecek bir kadro var ellerinde.

Damian Lillard yılın çaylağı seçildi. Bradley Beal all-star kalibresinde bir oyuncu olacak. Barnes, Waiters, Harkless… 2012 draft’inde değerli parçalar vardı ama Anthony Davis hariç hiçbir isim Drummond gibi ürkütücü bir geleceğin ipuçlarını vermiyor. Hele yanına Greg Monroe ve Josh Smith de eklenince rakiplerin baş edemeyeceği bir uzun rotasyonu çıkıyor ortaya. Tabii bunca uzun, alan paylaşımının tamamen çökebileceğine dair soru işaretlerini de beraberinde getiriyor. Pistons cephesi, paslaşarak bu problemin üstesinden gelebileceklerini söylüyor. Josh Smith ve Greg Monroe’nun pas akışının parçası olabileceğini biliyoruz ama Drummond’ın elleri tuğladan farksız.7 Şutörlerin çok iyi performans vermesi şart. Mo Cheeks line-up’ları mükemmel bir titizlikle ayarlayıp şut tehdidini sürekli sahada tutmalı. Aksi olursa, Jennings’in düşe kalka hükmettiği hücumlarda uzun oyuncuların tamamı işe yaramayan bir et yığınına dönüşebilir, Josh Smith’in korkunç şut tercihleri her hücumda rastladığımız bir alışkanlık haline gelebilir ve playoff zamanı geldiğinde tüm ümitleri kaybolabilir.

dirk

Level: Batı, Acı Vatan

New Orleans Pelicans: Takımın yeni ismi açıklandığında hemen herkes pelikanlara NBA’de yer olmadığını iddia ediyordu. Bloglarda pelikanlarla dalga geçiliyor, forumlarda New Orleans yönetimiyle alay ediliyordu. Neyse ki Pelikanlara karşı yürütülen bu asimetrik psikolojik savaşa Deadspin cephesi dur dedi:

Muhtemelen pelikan dendiğinde aklınıza kocaman, sakar, tökezleyerek ot toplayan bir kuş geliyor. Yanlış! Pelikanlar dehşetengiz yaratıklardır. Mesela bir kuzgunu ele alalım. Hem et, hem de ot yer; böcekler, tohumlar, leşler… Eğer kuzgunlar birer örnek vatandaşsa, pelikanlar kuşlar aleminin seri katilleridir. Pelikan yalnızca etçil değil, hiper-etçildir. (Bu bilimsel bir terim. Araştırabilirsiniz.) Pelikanlar et yer, yalnızca et. Bir pelikan, daha önceden canlı olmayan hiçbir şeyi yemez. Hatta kartalların ve doğanların aksine başkasının öldürdüklerini de yemez. Açlığını yalnızca sıcak kanlar fışkıran etle yatıştırabilir. Havada uçarken yüzeyin 20 metre altındaki balıkları gören pelikanlar, eşsiz bir hızla hücuma geçerler. Avladıkları balıklar, henüz kendilerine neyin çarptığını anlamamışken bir gaganın kapandığını görür ve henüz CANLIYKEN pelikan tarafından yutulurlar.

Pelikanlar, günde 2 kilo balık yiyebilirler – 2 kilo, yani kendi ağırlıklarının tam yarısı. Kan içme arzuları neredeyse yatıştırılamaz. Bir pelikan, seni ve değer verdiğin herkesi öldürmek ister. Bana inanmadınız mı? Şimdi bir video izleyelim. Görüntüdeki pelikan, bebek ördekleri yiyor ve bu yeteri kadar zalimlik değilmişçesine annelerine de zorla izletiyor…”

Timberwolves, Raptors, Bobcats gibi vahşi hayvanların takımları başarıya götüreceğini ama Lakers, Celtics veya Yankees gibi lawful neutral isimlerin camiaları mağlubiyete sürüklediğini düşünen, pelikan gibi zarif ve asil bir canlının NBA’de işe yaramayacağını iddia eden insanlara inat Pelicans’ın başarılı olmasını istiyorum. Fakat playoff’lara kalabilmeleri için Anthony Davis’in süper yıldızlara yaraşır bir performans sahnelemesi, üstelik maçların büyük bölümünde Ryan Anderson’la beraber oynayacağı için center mevkiinde de rakiplerine üstünlük kurması şart. Pelicans’ın başarı formülü henüz bitmiş değil. Üç guard’ın mükemmel bir uyumla oynaması lazım. Eric Gordon’un New Orleans’ta daha kaç maç yapacağı meçhul. Tyreke Evans’ın uyum sorunları herkesin malumu. Jrue Holiday’in katılımıyla dakikaların nasıl paylaşılacağı konusu içinden çıkılmaz hale geliyor. Tüm bu soru işaretleri, hemen kazanmak isteyen yönetimin kuracağı baskıyla beraber daha da kalınlaşıyor. Batı Konferansı, yeni ismiyle ilk kez NBA arenasına çıkan camiaya muhtemelen playoff izni vermeyecek.

Portland Trail-Blazers: İlk 5’i biliyoruz. Wesley Matthews, verimlilik istatistiklerini az buçuk kurcalamış herkesin sevdiği isimlerden. Hem iyi savunma yapıyor, hem de elit seviyede 3’lük atıyor. Damian Lillard henüz korkunç bir savunmacı olmasına rağmen hücumda herkesin beklentilerini aşan bir performans verdi. İkili oyunlarda perdeleri çok iyi kullanan, dripling üstünden isabetli şutlar atabilen Lillard’ın, liderlik vasıflarına da sahip olduğunu geçen sene gördük. Batum, devasa kontratı sebebiyle hayal kırıklığı yaratsa bile formdayken sahada her alana katkı verebiliyor. Hücumda oyunu yönettiğine, ikili oyunlarda ball-handler olduğuna sık sık şahit oluyoruz.8 Geçen seneki JJ Hickson macerasının yerine, en azından pozisyonunu doldurabilecek Robin Lopez’i getirdiler. Üstelik ligde en fazla post numarasına sahip olan 4 numara da ellerinde: LaMarcus Aldridge.9

Geçen sezon belki de ligin en kötü yedek kadrosuna sahip olan takım yaz aylarında büyük mesafe katetti. Dorell Wright iyi 3’lükçü. Keza Mo Williams da belli arızalarına rağmen işlerine yarayacak. Hem draft’te iyi çaylaklar seçtiler, hem de saçma sapan bir çaylak sezonunundan yeni çıkmış Thomas Robinson’ı Portland’a getirdiler. Yani geçtiğimiz sezonla kıyaslarsak, yedeklerini de ucundan kıyısından biliyoruz. Bilmediğimiz, nasıl savunma yapacakları. Geçen sezon savunma verimliliği istatistiklerinde sondan beşinci sıradaydılar. Rakiplerin cut’larında uyuyakaldılar, transition’da geri gelemediler, rakibe bol bol hücum ribaundu verdiler (Synergy verilerine göre bu departmanların tamamında son 10 takım arasındalar). 100 pozisyon başına boyalı alandan 47,4 sayı yiyerek bu alanda sonunculuğa yerleştiler. Pick&roll savunma stratejileri tamamen çöktü.10 Ellerindeki kadronun daha iyi oynayabileceğine dair ümitlerini saymazsak, bu alanda büyük gelişim kaydetmeleri için pek sebep yok. Eğer ümitleri boş çıkarsa, Batı Konferansı’nda playoff’a kalmaları yine mümkün olmayacak.

Denver Nuggets: Geçtiğimiz sezon ligde en cüretkar savunma şemaları kullanan takımlardan biriydi Nuggets. Ölene dek switch yapmaya yemin etmiş gibiydiler. George Karl atletik ve enerjik oyuncularına böyle bir stratejiyi uygun görmüştü. Fakat basketbol sezgisi yüksek olmayan oyuncular, hem switch esnasındaki zamanlama hataları, hem de gereksiz yere kendi adamlarını bırakıp başka birinin peşine düşme alışkanlığı sebebiyle görevin üstesinden gelememişlerdi.11 Yeni koç Brian Shaw savunma şemalarını tamamen değiştirecek. Fakat hangi stratejiye karar verirse versin, elindeki kadronun ne seviyede başarılı olacağı belli değil. McGee ve Faried beraber oynadıklarında takım 100 pozisyon başına 105,7 sayı yiyordu (Bu istatistikle lig genelinde sondan yedinci olurlardı). Karl’ın yaraya sürdüğü merhem Kosta Koufos olmuştu. Önümüzdeki sezon ellerinde Koufos olmayacak. Üstelik takımdaki açık ara en iyi savunmacı olan Iggy de artık başka bir takımda.

Nuggets’ın soru işaretleriyle dolu performansı, Bian Shaw’un kariyerine yön verecek hamleler, Javale McGee’nin 30 küsür dakika oynatılacağı maçlar… 2013/14 Nuggets, sezonun merak edilen hikayeleri arasında.

Dallas Mavericks: Nowitzki.

Minnesota Timberwolves: T-Wolves’un front court’u muhteşem. Form tutunca ligdeki en iyi 4 numaraya dönüşen Kevin Love hem dış şutları, hem de post numaralarıyla (sol blokta topu aldığında durdurulması imkansız) rakipleri çaresiz bırakıyor. Pekovic ise NBA’de sırtı dönük oyunu en iyi bilen uzunların başında geliyor. Pekovic’in daha özgür kalmasını sağlayacak iki oyuncuları var artık (geçen sezon ligde en kötü 3’lük atan takım olmuşlardı): Kevin Martin ve Chase Budinger. Geçen sene Scott Brooks’un iptidaî hücum stratejisinde dengesiz performans veren ama Rick Adelman ve Rubio ile beraber oynadığında tüm yeteneklerini sergileyebilecek olan Martin hem çok iyi bir 3’lükçü, hem de birkaç farklı şekilde skor üretebiliyor. Chase Budinger, Rockets forması giyerken kendine uyan sistemde etkili olabileceğini kanıtladı (2011/12’de 3’lük çizgisinin gerisinden %40 seviyesine ulaşmıştı). Geçtiğimiz sezon boyunca yalnızca 18 kere beraber sahaya çıkabilen Love & Pekovic ikilisi, savunmada da herkesin beklediğinden daha üst seviyelere erişebilir. Eğer kadro sağlıklı bir sene geçirirse Timberwolves’un yedinci sırayı elde etmesi mümkün. Zaten playoff’a kalmaya mecburlar. Başarısız olurlarsa Kevin Love’ı kaybetmeleri neredeyse kesinleşecek. (Gerçi David Kahn’dan kurtulmuş olmaları, taraftarı birkaç sene boyunca mutlu etmeye yetecektir.)

Level: Knicks

New York Knicks: Andrea Bargnani ligdeki en kötü savunma yapan uzunlar arasında. Güçlerini Amar’e ile birleştirmek için New York’a geliyor. İkisi beraber oynadığında Knicks’in 100 pozisyon başına 110 civarında sayı yemesi bile sürpriz olmaz. Amar’e kaç dakika oynayacak? Bargnani hangi line-up’larda yer bulacak? Knicks için soru işaretlerinin ardı arkası kesilmiyor. Iman Shumpert ve MWP beraber oynadığında az buçuk direnç oluşturacaklardır ama MWP ne kadar süre alabilir? Tyson Chandler sağlıklı kalabilir mi? Peki ya Kenyon Martin verimli olacak mı?

Mike Woodson kariyeri boyunca ilk kez geçen sene tutarlı bir yapı inşa etmişti (ve sezon içinde kendi elleriyle yıkmıştı); Melo post’a geçiyor, şutörler 3’lük yağdırıyordu.12 En iyi iki 3’lükçüleri (Novak ve Copeland) artık takımda yok. Şuta dayalı hücumlarını ayakta tutabilmek için hem Bargnani’nin şu an form tutması, hem şutörlerin iyi 3’lük performansı göstermesi, hem de JR Smith’in bilincini tamamen kaybetmemesi lazım.

Melo ve JR Smith’in şut tercihleri, MWP ve Kenyon Martin’in sohbetleri, Amar’e ve Bargnani’nin savunması, Madison Square Garden’ın atmosferi, New York’un curcunası… Knicks, muhtemelen Doğu Konferansı’nı beşinci sırada noktalayacağı bir sezona başlıyor ama vaat ettiği macera her zamanki gibi eşsiz.

  1. Meraklılarına not: Favors & Enes geçen sezon 700 dakika beraber oynadı. 100 pozisyon başına yalnızca 98,3 sayıya izin verdiler (muhteşem) ama hücumda 99,4 sayı atabildiler (korkunç). Unutmadan, Al Jefferson sahadayken Jazz 100 pozisyon başına 107,6 sayı yiyordu. Bu istatistikle ligin son 3 sırasına yerleşirlerdi. []
  2. İstatistikçibaşı John Schuhmann felaketin başlangıcını Glen Davis’in sakatlığı olarak işaretliyor. Davis’in sakatlıktan nasıl döneceği belli değil ama 82 maçlık sezon boyunca takım savunmasını ayakta tutabilmesi zaten tamamen imkansız. []
  3. Pek çok önemli yardımcı koç, bu sezon koçluk görevine getirildi. Grizzlies savunmasının mimarı sayılan Dave Joerger (Grizzlies), Popovich atölyesinden Mike Budenholzer (Hawks) ve Brett Brown (Sixers)… []
  4. Lowry, DeRozan, Gay, Johnson ve Valanciunas 5’i geçen sezon 100 pozisyon başına 105,4 sayı atıp yalnızca 92,5 sayı yedi. []
  5. Cavs yönetimi böylesi bir felaket senaryosunun gerçekleşebileceğine inandığı için yalnızca iki senelik kontrat imzaladı. Üstelik sözleşmeye fesih hakkı koymayı ihmal etmedi. []
  6. %45’le 20 sayı attı, TS yüzdesi 53’e geldi, 3’lüklerde bile %35 seviyesine ulaştı. (Bir önceki sene %7 ile atmıştı.) []
  7. Smith’in asist reytingi %20, Monroe’nunki ise %19. Drummond? %4. []
  8. Geçen sene kendi kullandığı pozisyonların %25’inde asist yapıyordu. Blazers’ın ilk 5 oyuncuları arasında bu alanın lideriydi. []
  9. Aldridge 2010/11’de attığı sayıların %53’ünü boyalı alandan bulmuştu. Bu oran gittikçe küçüldü (2011/12’de %46, geitiğimiz sezonda %40). Buna karşın orta mesafeli 2’liklerinin oranı büyüdü (%26 – %36 – %41). İçeri gir LaMarcus. []
  10. Miami Heat’e benzeyen stratejileri sebebiyle pick&roll’de iki kişiyle karşıladıkları rakip ball-handler’ları durduramadılar. Synergy’e göre 19. sıradaydılar. Üstelik tüm savunma rotasyonu darmadağın olduğu için potaya devrilen uzunlara karşı tamamen çaresiz kaldılar (sondan 3. sırayı aldılar). []
  11. Boş bıraktıkları rakipler sürekli şut imkanı buluyordu. Synergy verilerine göre rakip spot-up’ları lig genelinde en kötü savunan takım oldular. Zaten Warriors serisine kısaca göz gezdirmek bile vahameti anlamak için yeterli. []
  12. Hücumlarının %35’inde 3’lük deniyorlardı. Bu alanda Rockets’ın hemen önünde birinciliği elde etmişlerdi. []