Skip to content
gattaca

The Other Guy

Gattaca, Phoenix Suns ve daha az bilinen diğer kardeşler...

daha önce truman show, s1m0ne, in time ve gattaca gibi kimi çok başarılı olan, kimi ise çeşitli nedenlerle vadettiğinin altında kalan ama genelde yaratıcı fikirler üzerine kurduğu senaryolar yazan yeni zelandalı andrew niccol’ün hikayelerini, belki başyapıt olarak görmesem de, janra olan ilgim nedeniyle hep ilginç bulmuşumdur. çoğu futuristik veya bilim-kurgu yapımın aksine net bir tarih belirtmeden, izleyene çok da uzak olmayan bir gelecekte geçtiğinden bahseden gattaca’da, ileri genetik teknolojisiyle yeni doğan çocukların ileride hangi sağlık sorunları yaşayabileceğinden, ömürlerinin yaklaşık kaç yıl olacağına kadar ailelerine bildirilebilen ve bu teknolojiyle zenginleştirilmiş genlere sahip1 çocuklarla diğerleri arasında yaratılan bir sınıf farkı anlatılıyordu. ne zaman kariyerleri farklı çizgilerde ilerleyen iki sporcu kardeş görsem, aklıma hep filmdeki bu sınıf farkının sınırlarının iki farklı tarafında yer alan iki kardeş olan vincent ve anton’un çocukluktan beri oynadığı oyun gelir. muhtemelen bazılarınızın da kardeşleri veya arkadaşlarıyla farkında olmadan oynadığı “chicken” adındaki bu oyun aslında basit bir mantığa dayanıyordu; iki kardeş yüzerek kıyıdan açılıyor, kim daha önce pes edip kıyıya doğru yüzmeye başlarsa kaybediyordu. iki kardeşin bu masumane oyunu, film özelinde, genetik üstünlük – irade eksenine kayıyordu.

robin & brook lopez

daha fazla spoiler vermeden vincent ve anton’un hikayesine nokta koyup, konuyu basketbola, nba’deki garip bir rastlantıya getirmek istiyorum. phoenix suns’ın son 5 yılda kadrosuna kattığı oyunculardan dördünün, kariyerleri boyunca kendilerinden daha başarılı olmuş veya görülmüş, kardeşleri veya ikizleri var. bu trend, veya tesadüf, 2008’de başladı. kariyeri boyunca ikizi brook lopez’in gölgesinde kalsa da, robin lopez, workoutlardaki enerjisiyle etkilediği phoenix gm’i steve kerr ile koçu terry porter’ın listesindeki ilk isimdi. draft gecesi simpsons’taki sideshow bob’u andıran saçlarının üzerinde phoenix suns şapkası ile evine dönen robin, arizona çölünde geçirdiği süre boyunca2 zaman zaman ilk beş çıksa da istikrarsız performansı ve daha fazla süre almak istemesi üzerine, ikizi brook’un doğu yakasında maksimum kontrat imzaladığı bu yaz döneminde new orleans’a takas edildi.

2009 ise blake griffin draftıydı. öyle ki, draft sıralarının belli olacağı lotarya gecesine katılan clippers başkanı andy roeser, ceketinin iç astarının bir yanına ıslak rüyalarını süsleyen birinci sırayı sembolize eden 1, diğer yanına ise griffin’in oklahoma state’teki forma numarası olan 23 numaralı clippers forması deseni işletmiş ve tahmininde haklı çıkmıştı. phoenix için 2009’un helin avşar’ı ise blake’in oklahoma state’te beraber oynadığı büyük kardeşi taylor griffin’di. ikinci turda seçilen taylor, phoenix’te geçirdiği 1 yıl boyunca sadece 8 maça çıkıp, toplam 32 dakika sahada kalabildi. ligde geçirdiği bu kısa sürede bir garbage time oyuncusu olmaktan öteye geçemese de bir resmi maçta, çaylak sezonunu sakat geçirdiği için maçları kenarda takım elbiseyle izleyen kardeşi blake’in önünde kendine ait kısa bir andy warhol anı da oldu.

blake & taylor griffin

2011 draftı yaklaşırken ülke çapındaki kolej oyuncuları draft listesine birer birer isimlerini yazdırdığında, kansas’ın ikizleri marcus ve markieff morris’in dikkatimi çektiğini hatırlıyorum. dikkatimi çekti derken, matrix’te neo’nun kafasını çevirip şöyle bir süzdüğü kırmızı elbiseli sarışından ziyade, kahinin yanından ayrıldıktan sonra merdivenlerde aynı kediyi iki kez görerek deja vu yaşamasından bahsediyorum. morrisler’in piyasası ilk turun ortaları civarındaydı ve phoenix’in de o sıralardan bir seçim hakkı vardı. sıra onlara geldiğinde iki kardeş de henüz seçilmemişti, yani ne olacağı belliydi. big 12 konferansı’nda yılın oyuncusu seçilen ve ikizinden daha büyük bir potansiyeli olduğu düşünülen marcus yerine, markieff’i tercih ettiler ve bu tercihlerini konuşmak için sanırım morrisler’e biraz daha zaman tanımak gerek.

***

elaine: you know the three tenors?
george: yeah.. (trying to remember) pavarotti.. domingo.. and.. uh.. the other guy.
elaine: (nodding) the other guy.

seinfeld’in “the doll” bölümünde elaine, maestro sevgilisinin hayranı olduğu tenor jose carreras’tan imza almaya çalışmaktadır ama bölüm boyunca kiminle konuşsa, yukarıdaki gibi tenorun adını bir türlü hatırlayamazlar ve adamdan pavarotti ile domingo’nun yanındaki “the other guy” olarak bahsederler. isimlerle arası iyi olmayan herhangi birinin sıklıkla yaşadığı bu durumdan, bundan 20 sene sonra belki de içinde chris bosh’un yer alacağı benzer hikayeler de çıkabilir. phoenix suns’ın kardeşler trendinin son parçası olan luke zeller ise, 2.10+ boyunda üç basketbolcu kardeş olan zellerlar’ın en büyüğü ve o da bir “the other guy”.

lise basketbolu rekabetinin hala büyük bir ilgi çektiği indiana’da3 büyüyen zellerlar yaş farkından dolayı belki hiç aynı takımda oynayamadılar ama mezun oldukları washington lisesi’nin basketbol takımını yıllarca eyalet şampiyonu yaptılar. öyle ki ortanca kardeş tyler zeller, eyaletin mekke’si olan indiana “hoosiers” üniversitesi’nin burs teklifini reddedip, north carolina yurtlarına taşınmadan önce, lise takımındaki son maçı olan eyalet finalinde 47 sayı atıp okulunu ikinci kez şampiyon yapmıştı. north carolina’da -bir diğer tyler- tyler hansbrough gibi çok sevilen bir adamın boşluğunu doldurmaya çalışarak geçirdiği 4 sezonda ise bir kez ncaa şampiyonu oldu ve bu yaz da ilk turdan seçildiği cleveland’da yedek uzun olarak dakika buluyor.

zellers

zeller kardeşlerin en küçüğü olan cody ise 2013 draft sınıfının kimilerine göre en iyi uzunu ve bu yaz yüksek ihtimalle ilk 3 seçimden biri olabilir. lise yıllarında üç kez indiana’da eyalet şampiyonu olduktan ve kolej seçiminde kardeşi tyler’ın aksine north carolina’yı reddedip, indiana hoosiers’i tercih ettikten sonra “indiana basketbolunun kurtarıcısı” ilan edilen cody’nin katılımıyla bir anda galibiyet sayısı önceki yıla kıyasla en fazla artan takım olan indiana, sweet 16’de şampiyon kentucky’e elenmişti. cody o maçta anthony davis’e karşı iyi oynasa da calipari’nin kentucky’si çok güçlü kalmıştı.4 eğer cleveland cavaliers maçlarını bu hızla kaybetmeye devam ederse, cody’nin tyler’la buluşma ihtimali de belirebilir.

“the other guy” ise küçük kardeşlerinin aksine daha mütevazı bir kariyere sahip. cody’den 5, tyler’dan 3 yaş büyük olan luke, aslında washington lisesi’nin ilk yıldız zeller’ıydı. son sınıftayken eyalet şampiyonu oldukları final maçında 27 sayı 9 ribaund 11 asist yapıp, uzatmanın sonunda orta sahadan maç kazandıran o klişe basketi attığında tyler 15, cody ise 13 yaşındaydı ve ikisi de abilerinin attığı o basketi, aradan 7 sene geçmesine rağmen muhtemelen gayet net hatırlıyordur. o sezonun sonunda luke, daha sonra kardeşlerinin de kazanacağı gibi, indiana içindeki en iyi lise oyuncusuna verilen “indiana mr. basketball” ödülünü kazandı. missouri, kansas ve illinois gibi okulların burs tekliflerini reddedip, notre dame’ı seçerek indiana’da kaldı ama notre dame’da geçirdiği 4 sene boyunca 13 dakika, 4 sayı, 2.5 ribaund gibi ancak mahallenin uzun çocuğu rakamları yapabildi ve kısacası kardeşlerinin aksine berbat bir kolej basketbolu kariyeri geçirdi. saha içinde işler beklediği gibi gitmese de 4 sene sonunda 4.00 gibi en önde oturan, kopya vermeyen, ders notlarını günlüğü gibi saklayan, 8 farklı renk tükenmez kalemi olan kız gpa’i ile mezun olan luke’un yine başka bir şekilde kardeşlerine örnek olduğu söylenebilir.

zellers

2009 draftında seçilemedikten sonra şansını yaz liginde deneyen luke, pek de iyi oynayamayınca japonya’dan gelen teklifi değerlendirdi ve birçok amerikalı oyuncu gibi nba hayalini erteleyip, ekmeğinin peşinden uçağa atladı. japonya’daki vasat sezonun ardından sıradaki rota litvanya idi ama luke’un, google images’in anlattığına göre ülkenin baltık kıyısında bulunan palanga şehrindeki günleri çok kısa sürdü ve bir ay sonra eve dönmeye karar verdi. 2 sezon boyunca vasat ortalamalarla nbdl’de takılmaya devam etti. bir iki takımın yaz ligi ve sezon öncesi kampı kadrolarında yer bulsa da, kampların son günü takımdan kesilen oyuncuya yapılan o tatsız konuşmayı hep dinlemek zorunda kaldı ama sonunda beklediği iyi haber tabi ki phoenix’ten geldi. bu yaz channing frye sezonu kapatınca, kaybettikleri şutör uzunun yan sanayisini bulmaya çalışan koç alvin gentry ve gm lance blanks, şutunu beğendikleri luke zeller’a bir şans vermeyi tercih ettiler.

luke, kardeşlerine kıyasla elbette sahada ve ligde çok uzun kalmayacak,5 hatta belki de önümüzdeki durakta inecek. hikayesi vincent ve anton’dan biraz farklı olsa da, en azından binlerce oyuncunun hayalini gerçekleştirdi ve bu ligin küçük de olsa bir parçası olabilmeyi başararak, kardeşleriyle aynı denizde yüzmeyi başardı.

  1. filmi izlememin üzerinden çok vakit geçtiği için kabaca bir tasvir yapmamın kusuruna bakmayın. []
  2. robin lopez’den sonra seçilen ve şu an takımlarında nispeten önemli rolleri olan uzunlar arasında roy hibbert, serge ibaka, nikola pekovic, deandre jordan, ömer aşık ve javale mcgee de var. []
  3. eyalet şampiyonalarında seyirci sayısının türk takımlarının euroleague ortalamalarından fazla olduğu finaller vardır. []
  4. hepsi draftta seçilen marquis teague – doron lamb – michael kidd gilchrist – terrence jones – anthony davis beşi kolej seviyesi için gayet iyi bir beşti. []
  5. bugüne kadar phoenix’te sadece 9 maçta oyuna girdi ve bu maçlarda sadece ortalama 03:42 dakika süre aldı. []