1
Kim Korkar Johannes Draaijer'den?
“Bir insanın ölümü, kendisi hakkındaki her şeyi kesin bir sona kavuşturur. Ancak ölüm, bir insan hakkında bilinenleri arttırmaz. Lakin hali hazırda bilinenlerin sınırları belirginleşir, kesinleşir. Belirsizliklerin aydınlanmasını, bilinenlerde büyük değişiklikler yaşanmasını ya da daha fazlasını öğrenmeyi ise ummayız. Bu öykünün kahramanı artık bizleriz, kendi kendimize kararlar almaktan başka çaremiz yok.”
Hollanda'nın Frıesland bölgesinde doğan profesyonel bisikletçi Johannes Draaijer'in, henüz 27 yaşındayken uykusunda ölmesinin üzerinden neredeyse 25 yıl geçti ama isminin telaffuz edilmesi dahi, o dönemki meslektaşlarının içine korku salmayı sürdürüyor. Akıllara tek bir soru geliyor: Neden?
Geçtiğimiz Ocak ayında Draaijer'in mezarını ziyaret ettim. Eski takım arkadaşlarından birkaçına ulaştım. Bazıları onun hakkında konuşmayı reddetti; bazıları (isimlerinin açıklanmaması kaydıyla) sorularımı yanıtladı. Birazdan okuyacağınız, bir Şubat akşamının son saatlerinde yaşanan telefon konuşması; sorduğum sorulara aldığım yanıtların tipik bir örneğidir. Konuştuğum adamın sorularımdan rahatsız olduğunu, net cevaplar vermemek için elinden geleni yaptığını anlayabilirsiniz. Ancak konuşulanları yalnızca okuyarak sesindeki korkuyu hissedebileceğinizi sanmıyorum.
“Johannes Draaijer hakkında bir yazı yazıyorum.”
“Evet.”
“Ve ona olanlar hakkında tabii...”
(Sessizlik)
“Evet.”
“Bu konuda bana yardımcı olabilirsen, çok iyi olur.”
“Yani... Doping yüzünden öldüğünü düşünüyorsundur, kesin... Öyle düşünüyorsun, değil mi?”
“Bilmem ki.”
“Bence doping yüzünden ölmedi. Doping yüzünden öldüğüne gerçekten inanmıyorum.”
“Bu inancın temelinde ne var?”
“Etkileyici bir performansını görmedim. Bir yerlerde, yarıştığı bir Fransa Turu'nda iyi sonuçlar aldığını görmüştüm ya da okumuştum ama o yıl Tour'a katılmamıştı bile.”
“Hangi yıldı o?”
“Hatırlayamıyorum. Bir yerlerde okumuştum işte.”
“Tour'da senle beraber yarışmıştı.”
“Hangi yıl?”
“1989.”
“1989’da yarışmış mıydı?”
“Evet, senle beraber, aynı takımda yarıştınız.”
“Kayda değer bir sonuç alamamıştı, değil mi?”
“Son etapta yapılan zamana karşıyı 20’nci bitirdi.”
“Ama bu, etkileyici bir sonuç sayılmaz ki... Zamana karşıda 20’nci olması gayet iyi tabii ama zaten iyi bir zamana karşıcıydı, değil mi?”
“Bak, ben bu adam hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Bu yüzden seni aradım. Sen onun takım arkadaşıydın. Ben ise bu çocuk hakkında hiçbir şey bilmiyorum.”
“Güçlü bir yarışçıydı tabii ama bundan daha iyi bir sonuç alamamıştır eminim.”
“Ölümü hakkında neler hatırlıyorsun?”
(Cevap yok.)
“İstersen biraz düşün, seni daha sonra tekrar arayayım?”
“Hayır, ben... Şey... Ne zaman ölmüştü? Kasım ya da Aralık ayı mıydı?”
“1990 yılının Şubat ayıydı. Sicilya’daki bir yarıştan evine dönmüş, bir günlüğüne. Uykusunda ölmüş. Onunla beraber Sicilya’daki yarışta mıydın, yoksa başka bir yerde miydin?”
“O yıl beraber yarıştığımızı sanmıyorum.”
“Şubat ayında mı demek istiyorsun, sezon başında yani?”
“Evet, beraber yarışmadık diye hatırlıyorum. Ruta del Sol’de yarıştım galiba ya da öyle bir şey. Sicilya’da beraber yarıştığımızı sanmıyorum. Hayır hayır, yarışmadık. Ama önceki yıl... Dikkatimi çeken bir şey olmadı.”
“Performansıyla ilgili dikkatini çeken bir şey olmadı?”
“Hayır, olmadı.”
“Peki ya takımdaki doping durumu?”
“Ne demek istiyorsun?”
“O takımda bolca doping yapıldı. Nasıl yapıldı? Maddeler nereden geliyordu? Kim organize ediyordu?”
“Ne demek istiyorsun?”
“O yıl, takımın doktoru Peter Jansen’di.”
“Hatırladığım kadarıyla 1989’da, o takımda çalışıyordu. Evet.”
“Nasıl bir adamdı bu? Nasıl çalışıyordu? Nasıl bir düzeni vardı?”
“Şey, bu konuda... (derin bir nefes alıp verir) Bu konuda da dikkatimi çeken bir şey olmadı.”
“Peki, ben sana durumu biraz açıklayayım: Draaijer hakkında bir yazı yazıyorum. Senin yardımına ihtiyacım var. Bu konuyu bir düşün, ben de seni yarın bir daha arayayım. Hollanda’ya gittim. Orada birkaç kişiyle konuştum. Draaijer’in başına gelenler, bu spor için gerçekten bir utanç kaynağı.”
Draaijer’e ne olmuştu?
“Adam henüz 26 yaşındayken, uykusunda öldü.”
“Evet, bu dediklerini anlıyorum.”
“Bu olaydan üç ay önce (başka bir Hollandalı profesyonel bisikletçi) Bert Oosterbosch da uykusunda öldü ve ondan birkaç ay önce de başka biri. O dönem, böyle art arda ölümler yaşanmıştı.”
“Doğru.”
“Sen, Draaijer’in takım arkadaşıydın. Onunla bir yıl boyunca aynı yarışlarda bulundun. Ben onun hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Bu yüzden, senden onun hakkında bir şeyler anlatmanı rica ediyorum. Ne olursa.”
“Onunla beraber pek yarışmadık.”
“Fransa Turu’nda beraberdiniz.”
“Evet.”
“İsviçre Turu’nda1Bisiklet takip etmeyen okurlar için belirtelim: İsviçre - Fransa Turu ikilisi için, WorldTour takviminin en şaşaalı iki yarışı denebilir. Fransa Turu’nun önemi artık herkesçe malum. İsviçre ise Tour de France’a katılmayı hedefleyen yarışçıların kendilerini son bir kez kanıtladıkları yarış konumunda.da beraberdiniz.”
“Evet.”
“Bu iki yarışın olduğu dönem, yol yarış takviminin en güzel kısmı.”
“Doğru ama o hiçbir şey kazanmıyordu. Ne bileyim, o... Onunla ilgili sıradışı hiçbir şey hatırlayamıyorum.”
“Cenazesine gittin mi?”
“Hayır.”
“Gitmedin mi?”
“Hayır, gitmedim.”
“Bütün takım gitmeme kararı mı almıştı?”
“Cenazenin üstünden çok zaman geçti. Kim gitti, kim gitmedi bilmiyorum ama ben gitmedim.”
“Olay yüzünden şoke olmadın mı?”
“Elbette şoke oldum ama çok genç yaşta biri olması yüzünden. Ama durumu... Durumu takımda gördüğüm bir şeyle falan ilişkilendirmedim.”
“Evet.”
“Sen neler duydun?”
“Çok şey.”
“Ne gibi?”
“Detaylı anlatamam. Çünkü daha yazıyı yazmadım. Bu yüzden seninle konuşuyorum zaten. Bana yardımcı olabilirsin diye düşünmüştüm. Ama belli ki olamayacaksın.”
“Evet.”
“O takımda doping yapıldığına şahit olmadın yani?”
“Şahit olmadın derken... Hiç kimsenin dopinge zorlandığını görmedim. Armstrong tipi bir sistem ya da ona benzer bir şey yoktu.”
“Ben yarışçıların dopinge zorlandığını duydum.”
“Hayır, öyle bir şey yoktu.”
“Peki. Sen bunu bir düşün. Aklına bir şey gelirse, bana dönersin.”
“Tamamdır.”
Beni bir daha aramadı.
■